Thursday, October 31, 2019

Lübnan devrimi üzerine muhteşem bir makale - İngilizce


Yazan Ali Kadri arkadaşımdır, o gönderdi.

Revolution without a revolutionary ideology

Böyle diyor Ali:

"The crisis in Lebanon however is severe. For thirty years, the private Lebanese banks owned by the comprador ruling class charged five to ten times the prevailing world interest rate on bonds of the Lebanese government. Today, the state’s debt to the national banking sector is close to twice the income of the country. After thirty years of borrowing to reconstruct, Lebanon has no potable water supply, public transport, electricity, and cannot even remove its trash. Its capital city and only freshwater lake are possibly the most polluted on earth. Jobs are scarce, and emigration is high. The neoliberal policy of fighting inflation under open capital account, dollarized the economy, usurped much of national wealth, and brought the share of the wage bill from national income from about 50 percent in the late nineties to twenty five percent in 2015. With so much rationing of credit to production and indirect taxes dragging down demand, most private-sector loans owed to the banking sector are non-performing or unlikely to be repaid. The state cannot service its debts without draconian tax and privatisation measures. After years of austerity to pay exorbitant interests on a self-fuelling debt, the public, business and household sectors are all effectively insolvent. If the US decided to delay disbursements to finance future spending with more debt, the house of cards could come tumbling down."

Yani yıllarca sürmüş kemer sıkma politikaları sonucunda kamu, özel şirket ve hanehalkı sektörleri iflas etmiş durumda. Bugünkü ayaklanmanın nedeni borç yani. Tabii bu borçlar nereden çıktı, o ayrı bir konu.

Wednesday, October 30, 2019

Benim kaldıraç indirimi teklifi bu arkadaşa gitmiş

Mühim bir arkadaşa benziyor. Benden daha mühim olduğu açık.

Mühim kişi

Bir zamanlar böyle filmler vardı: Çiçek Abbas - Bu da borç üzerine

Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer.


Bu IMF ve Dünya Bankası içerisinde de bir sürü zındık var.

Oralardan bazen öyle makaleler geliyor ki benim diyen solcular yazamaz. Hele Marksistim diyenlerin çoğu yazamaz. Çünkü bu çocukların kafası tertemiz. Sol edebiyatı hiç bilmiyorlar. İktisadi düşünce tarihini de hiç bilmiyorlar. Biraz matematik biliyorlar, o kadar. Bu yüzden daha öncelerden zaten keşf edilmiş bir sürü şeyi yeniden keşf ediyorlar. Çok güzel şeyler yazıyorlar. Hem de işin içerisine hiç solculuk karıştırmadan. Hepsi öyle değil tabii. Ama öyleleri de az değil.

Önemli bir tarihçinin başına gelenler.

Michael Hughes

Tıklayın adamı görün. Yazdıklarını okuyorum da muhteşem bir adam. UC Berkeley'den mezun. Bitirmediğim ikinci doktorama UC Berkeley'de başladığımdan okulu biliyorum. Hakikaten çok iyi bir okul.

Ama adam sonunda pek de ciddi olduğu düşünülmeyen bir üniversiteye hoca olmuş. Hem de muhteşem bir tarihçi olmasına rağmen.

Neden?

Üzerine çalıştığı konu satamayan bir konu. Ondan. 19uncu ve 20nci yüzyıl Almanya tarihi. O dönem tarihinin içini dışını biliyor adam. Ama satmıyor adamın malı, modası geçtiğinden.

Muhteşem bir tarihçi.

Biraz da solcu gibi duruyor.

O da bir pazarlama sıkıntısı tabii. 

Hazine tahvillerini bankaların almasıyla merkez bankasının alması arasında ne fark var?

Tek fark, Hazine'nin ödediği faiz.

Bankalar Hazine tahvillerini merkez bankasından borçlanarak alıyorlar. Yani merkez bankası bankalara bu tahvilleri alın diye borç veriyor. Yani bu tahviller bankalar tarafından merkez bankası parasıyla alınıyor. Ama tahviller bankalara varlık olduklarından, Hazine bankalara faiz ödüyor.

Peki merkez bankası Hazine tahvillerini doğrudan satın alsa ne oluyor?

Aynı şey oluyor aslında ama küçük bir farkla. Bu kez tahviller merkez bankasına varlık olduklarından, Hazine merkez bankasına faiz ödüyor. Lakin, ülkeye bağlı olarak, merkez bankası gelirlerinin yüzde doksandan fazla bir miktarını Hazine'ye aktarmak zorunda olduğundan (ne kadar fazlası olduğu ülkeye bağlı), Hazine tahvilleri merkez bankasına sattığında ödediği faiz yok denilecek kadar küçük.

Aradaki fark bundan ibarettir.

Şimdi bir de soru:

Hangisini yapmak daha iyi?

Fed politika faizini 25 baz puanı indirmiş - Heyecanlı bir durum yok.

İndirmeseydi ortalık karışırdı. 2018'de herkes Fed faiz artıracak derken ben de artırsın da görelim, düşürecek diyordum, bir inanan çıkmıyordu. Millet Türkiye'ye bakmaktan dünyada neler döndüğünü izlemiyor ki. Kardeşlerim. Dünya Türkiye'den büyüktür.

Lübnan'da halk bugün savaşıyor.



Lübnan

Tıklayıp haberin hepsini okuyabilirsiniz. Aşağıdaki alıntı haberden:


"Lübnan halkı ülkede yaşanan ekonomik kriz, ağır vergiler, yolsuzluk, işsizlik ve buna binaen yaşanan beyin göçünden dolayı yaklaşık iki haftadır protestolarını sürdürüyor. Halk, Hariri'nin istifasının yeterli olmadığını "bağımsız, küçültülmüş, yeni bir teknokrat hükümet kurulana ve Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile Meclis Başkanı Nebih Berri istifa edene kadar meydanlarda kalmayı sürdüreceklerini" söylüyor."

Büyük olasılıkla ordu yönetime el koyacaktır. Halk devirdi çünkü yönetimi. Ama egemenler yönetimi halka bırakamazlar. Zaten halk da örgütlü değil. Ayaklanmak tamam da sonra ne olacak? Dolayısıyla, ordu gelecek. Hatta gelmiştir bile belki.

ABD haber kaynakları Türkiye ve Suriye Orduları savaşıyor diyor.

Bu haber kirliliğinde ne kadar doğrudur bilemiyorum ama inşallah doğru değildir. Bazıları savaşanlar Suriye Ordusu üniforması giymiş PKK'lılar ile SMO diyorlar ama bilemiyoruz tam olarak ne olduğunu. Hayırlısı olur ve çok can kaybı olmaz inşallah.

Tuesday, October 29, 2019

Şili'de halk bugün savaşıyor.

2016'da Şili Merkez Bankasına bir konuşma yapmaya gittiğimde buraya gittim. 1974'ten kalma bir şarkıdır. Bir devrimci şarkısı. Dün söylenmiş burada. Birleşmiş halk hiçbir zaman yenilmez diyor.


Monday, October 28, 2019

Bu da bu ayki EPW makalemin özeti - İngilizce

The global non-financial private debt to income ratio is above 150%. In light of history, a global non-financial private debt deleveraging is therefore inevitable, orderly or otherwise. Some tools of the 1948 German Currency Reform may help for a globally coordinated orderly non-financial private debt deleveraging.

Ukalalıktan değil. O dergi Türkçe bir dergi değil. Çeviri şunun gibi.

Küresel finansal-olmayan özel sektör borç / gelir oranı %150'nin üzerinde. Tarihin ışığında, küresel bir finansal-olmayan özel  borç kaldıraçı düşürümü bu nedenle kaçınılmaz, düzenli ya da değil. 1948 Alman Para Reformunun bazı araçları, küresel koordinasyonlu, düzenli bir finansal-olmayan özel borç kaldıraçı düşürümüne yardımcı olabilir.

Türkçe özetleri baştan Türkçe yazmak gerekiyor. Dillerin mantığı farklı. 

Türkçeye çevirince güzel olmuyor. 

Bence Türkçe İngilizceden çok daha güzel bir dil. 

Çok daha matematiksel. 

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı herkese kutlu olsun.

İnşallah yüzüncüsünü de görürüz.

Demek ki Nasrullah'ı da henüz her konuda ikna edememişim.


Bankaların Hazine bonosu almak için kaynağa ihtiyaçları yok. Hazine bonolarını topladıkları mevduatlarla almıyorlar. Bankaların Hazine bonosu almaları demek, Merkez'den borçlanmaları demek.  Merkez o borçlar karşılığında Hazine'nin Merkez'deki hesabının bakiyesini artırıyor. Neyse. Nasrullah yine de bir sürüsünden daha fazla anlıyor bu işi. Ama henüz tam kavrayamadı. Birgün oturup bir, iki saat anlatsam anlar ama.

Bir de, bana faizler pek yükselir gibi gelmiyor. Tabii ABD ile bir kavga çıkmazsa.

Almanya'da Thüringen seçimlerinde AfD CDU'yu geçmiş.

Kazanan da de Linke. CDU ve SPD kaybetmişler. Faşist ve göçmen düşmanı AfD, CDU'yu geçmiş. Normal. Merkez kaybediyor hemen her yerde.

https://www.tagesschau.de/inland/koalitionsrechner-thueringen-101.html

Biraz komplo teorisi kokuyor ama - bana lazım.

https://stevenguinness2.wordpress.com/2019/10/23/innovation-bis-2025-a-route-towards-an-economic-new-world-order/

İlginç bir makale. Her kompo teorisinin içinde işe yarar bazı bilgiler vardır. Bu da öyle bir makale. Sonra dikkatli okumak için buraya koydum.

Sunday, October 27, 2019

1948'de Almanya'da Amerikalıların yaptıkları

1948'de Amerikalılar, Alman işçi sınıfını çok kötü ezip, tümüyle sermaye yanlısı bir para reformu uygulamışlar. Silah zoruyla. Küçük tasarruf sahipleri çok kötü ezilmişler. Mevduatların baştan %93,5'ini silmişler, sonradan lütfedip bir %13,5 geri vermişler, sonunda mevduatların %80'i silinmiş. Devlet tahvilleri tümüyle iptal edilmiş ve devlet tahvillerinde olan tasarrufların hepsi uçmuş gitmiş. Tüm borçlar (banka kredileri ve diğer tahviller) %90 silindiklerinden, diğer tahvillerdeki tasarruflar da %90 gitmiş. Gerçek mal sahipleri ve şirketler, gerçek mallarının %96'dan fazlasını korumuşlar.

Bunlar işin acıklı olan yanları ve borç silimini tasarruf sahiplerini mağdur etmeden de yapmanın yolları var. Onları da makalemizde anlatıyoruz.

Ama bir de işin acıklı olmayan, hoş yanları var. Tüm borçların %90'ı silinince, neredeyse borçsuz bir yerden başlamış Federal Almanya. Federal Almanya'nın dış borçları da 1953'te Londra Borç Anlaşmasıyla %51,2 oranında silinmiş. Ayrıca yıllık ödemeler, borç servisi/ihracat geliri oranı %3'ü geçmeyecek şekilde sınırlanmış. İhracat geliri olmayan yıllarda hiç ödeme yapılmıyor.

E, yani.

Siz benim memleketime de böyle bir şey yapın, görün bakın Türkiye'de de ne biçim ekonomik mucize olur. Almanya'nın başına gelenler, Alman milletinin yüce ve çalışkan bir millet olmasından gelmedi. Binselerdi Almanların tepesine, ödeyin şu borçları diye, görün neler oluyordu.

Almanlar yatsınlar, kalksınlar, SSCB'ye dua etsinler. O tarihlerde büyük bir komünizm korkusu olmasaydı bunlar yapılmazdı ve kim bilir neler gelirdi Almanların başına.

Saturday, October 26, 2019

Ha Leyli


Ben orada yaşarken de oluyordu da son 10 yılda arttı.

Kaliforniya'da elektirikler kesiliyor düzenli. 10 yıldan artıktır. Ben New York'a taşındığımda yıl 2006 idi.  Ben orada yaşarken de oluyordu da bu sıklıkla değil. Anlatamıyoruz insanlara. Enerji üretimi ve dağıtımı kamu malı benzeri mallardır ve doğal tekellerdir. Özel şirketlere bırakılamazlar. Doğal tekel sektörlerde rekabet iyi bir şey değildir ve olamaz zaten. Olmuyor da doğallıkla. Kaliforniya'nın enerji şirketi PG&E ve batıyor. Beraberinde Kaliforniya da gidiyor. Enerjisiz ve orman yangınları gırla bu nedenle. Evler yanıyorlar, orman yangınları evlere kadar yanaştıklarından.  

Cüneyt Cebenoyan

Yine aklıma geldi kardeşim. Zaten hiç çıkmıyor. Onun benden önce gideceği aklıma gelmezdi. Özlüyorum.

Burası benim bahçe kapısının önü

Çok su aldığından lambiriler zaman içinde çürüyor. Birkaç yılda bir macunlayıp, verniklemek gerekiriyor. Bazen de birkaç lambiriyi değiştirmek. Zevkli ama zahmetli bir iş. Bu yıl tek lambiriyle kurtardım. Bu dolgu verniği sonrası. Bir de üzerine yat verniği çektim mi, birkaç yıl daha idare eder.

Siz hiç dolgu verniğine selülozik tiner kokladınız mı?

Benim ev ahşap olduğundan, birkaç yılda bir mecburen kokluyorum biraz. Bu akşam yine kokladım ama benim kedi Ebu Süfyan kokuya dayanamadı, kaçtı. Yarın gelir inşallah. Parke ve marangozluk işleriniz için kalifiye bir elemana ihtiyacınız olursa, beni arayın. Hepsini yaparım evvel Allah. Her tür ev işi için beni arayabilirsiniz.

Telefonum: 538 378 5722

Çengelköy'e yakın bir yerdeyseniz, gelirim bir çaya. Hizmetimiz bedavadır.

İşte bu yüzden vaz geçtim bu işten.

Ben böyle bir şey yapmak istemiyorum. Kalsın.


Irak'ta halk bugün savaşıyor

44 ölü, 1000'den fazla yaralı

İşsizlik ve yolsuzluk protestoları bunlar.

Hay Allah.

Borçluların sesi olmak

Meğer o değerli okurumun o "meşk" ile benden istediği, borçluların sesi olmammış. Bana yeniden yazdı. Ben zaten borçluların sesiyim. O yüzden Allah'ın Leviticus 25'te dediklerini Bakara 280'de dediklerine yeğliyorum.

Tek kanun koyucu Allah da, niye kanunlarını değiştiriyor, onu anlayamıyorum.

Leviticus 25, Bakara 280'den çok daha güçlüydü bence.

Allah yalnızca Muhammed'e mi emirler indirdi?

Musa'ya da indirdi.

İndirmedi mi?

Leviticus 25 de Allah'ın emri değil mi?

Niye Leviticus 25'te borç iptali otomatik ve zorunlu da, Bakara 280'de iş gönüllüğüğe bırakılmış?

Yoksa, insanlar mı Allah'ın emirlerini değiştiriyorlar?



Seni coşkun suların koynuna mehtap alamaz.

Değerli bir okurumun isteği üzerine, ağır bir meşk paylaşıyorum. Öyle istedi. Melahat yaşlanmış biraz ama hepimiz yaşlandık. Zor şarkıdır bu. Çok güzel söylüyor. Çok sevdiğim bir şarkıdır.


Friday, October 25, 2019

1948 Almanya Para Reformu - Borçların %90'ı silinmiş.

Ben bu kadarını demiyorum, %30-35 filan silinse yeter de, 1948'de Almanya'da her tür borcun %90'ı silinmiş. Yapan da Amerikalılar. Bütün devlet tahvili sahipleri gümbürtüye gitmiş, devlet tahvilleri iptal edildiklerinden. Ücretler, fiyatlar ve kiralara dokunulmamış. Mevduat da silmişler. Tasarrufları mevduatlarda olan tasarruf sahipleri tasarruflarının %80'ini kaybetmişler (baştan %93,5 de sonradan bir %13,5 ikram gelmiş). Tasarrufları devlet tahvili olmayan tahvillerde olanlar tasarruflarının %90'ını. Benim dediğim borç siliminde tasarruflar duruyor. Mevduatlara hiç dokunulmuyor.

Yani neymiş?

Dediğim türde bir borç silimi yapılamaz değilmiş.

1948'de Almanya'da yapılmış.

Almanya borcu - Bana lazım

Ne düşündüğünü ne seyrettiğin, ne seyrettiğini de elitler kontrol ediyor.

What you think is controlled by what you watch and what you watch is controlled by the elite

Adam güzel yazmış. Aynen böyle. Bu ekonomi konusunda bilgileri kimden aldığın da aynı nedenle çok önemli tabii. Herkes, eyvah, tasarruflar yetersiz, bu yüzden yatırımlar olmuyor, daha da tasarruf etmemiz gerekiyor, yapısal reformlar lazım, demokrasi olsun bak ne biçim düzelir ekonomi filan diyorsa, siz de öyledir diye düşünüyorsunuz. Hele bir de bunları diyenler saygı değer diye bildiğiniz meşhur arkadaşlarsa. Halbuki hepsi yanlış. 

Hay Allah. Bu reklamlarla dalgamızı geçiyorduk, kaldırmışlar.

Ama hoş oluyordu. Günde 20 liraya kadar çıkmıştım. Benim burada yayınladığım şeyler, yüksek lisans, doktora programı şeyleri. Bunları okursanız, sonunda birgün ekonomi doktorası alabilirsiniz. Arada değişik bir şeyler yapmak lazım ki insanlar sıkılmasın. Şimdi başka bir konu değiştirici bulmak gerek.

Hindistan, Endonezya, Singapur, Malezya, Çin

Moody's'e göre bunların hepsinin bankacılık sistemleri sallanıyormuş. Hindistan ve Çin'de olanları yakından takip ettiğimden onları biliyordum da Endonezya, Singapur ve Malezya'nın da benzer durumda olduklarını bilmiyordum. Ama şaşırmadım tabii. Hemen her ülkede durum böyle. Türkiye'de de durum pek iyi değil bildiğiniz gibi.

https://www.financialexpress.com/market/banking-stocks-fall-indian-banks-most-prone-to-corporate-debt-defaults-says-moodys/1722602/

Bizim makalenin amacı bu soruna çözüm önermek. Özeti aşağıda.


Proposal for a Non-financial Private Sector Deleveraging Agency Financed by Zero-Coupon Perpetual Bonds

 

ABSTRACT

Debt overhang of the non-financial private sector has been one of the main reasons for the ongoing global stagnation that started in 2007, and recent data released by the BIS, IMF, IIF, and others indicate that debt overhang of the non-financial private sector is worse in 2019 than it was in 2007. Given this, and inspired by the German Currency Reform of 1948 and equalization claims,  we focus on the non-financial private sector comprising households and non-financial firms, and propose a deleveraging mechanism capable of avoiding not only a potential Fisherian debt deflation but also of Fisher's "needless and cruel bankruptcy, unemployment, and starvation." Since our deleveraging mechanism is a form of partial Jubilee financed by government-issued zero-coupon perpetual bonds, neither it is a substitution of public for private debt, nor it is helicopter money because it does not cause any immediate change in the broad money supply. Furthermore, because of our focus not only on the households but also on the non-financial corporate sector, our proposed deleveraging mechanism is more comprehensive than other proposed mechanisms that operate at the household level. We then discuss potential moral hazard problems as well as resentments such deleveraging mechanisms may create, and since we are concerned with domestic bank loans only, we make suggestions regarding how our mechanism may be extended to non-bank loans and bonds, and coordinated globally.


Çin'in gölge bankacılık sistemi patlayacak denilirken, Hindistan'ınki patladı.

Non-bank lenders have seen their source of funds suddenly dry up

Gölge bankalar banka olmayan kredi vericiler. Büyük bir tanesi göçmüş, birçok diğerleri de göçer diye korkuluyormuş. Üstelik, büyük birkaç tanesi giderse, bunlara borç veren bankaların birkaçını da götürürler. Zaten Hindistan bankaları gidik, ortalık iyice karışır.

Bu arada, Hindistan'da kredi daralması olduğundan, ekonomi de iyice dayak yiyecek. Bu dünya büyümesini de vurur, çünkü Hindistan dünyanın en büyük beşinci ekonomisi. Hindistan'da da sıkıntı finansal-olmayan özel sektör borçlarında. Borç yükleri çok büyümüştü şimdi zoraki kaldıraç düşürüyorlar, hem arz tarafından, hem talep tarafından, hem de bir sürü borç battığından.

Hindistan ve Çin gölge bankacılık sistemlerini anlattığım bir makalem şurada var: 

https://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=2790558

İlgilenen olursa.

Bu arkadaşlar Teminatlı Kredi Yükümlülükleri (CLO) piyasasında sıkıntı yok diyorlar.


Credit investors and issuers are becoming more aggressive

Güzellik bakanın gözlerindedir tabii. Shiller'in irrasyonel taşkınlık ya da coşku dediği şey bu. Tamam, ödeyemeyeceklerini bildikleri borçları alanlar suçlu ama bu borçları verenler de suçlu değiller mi? Yatırımcılar (kumarbazlar) bu ödenemeyecekleri açıkça gözüken borçları yok bir şey olmaz diye veriyorlarsa suçsuzlar mı?

Ben bu filmi daha önce gördüm. Hem de işim gereği çok yakından izliyordum. Bu işin sonu karakolda biter.

Thursday, October 24, 2019

Irving Fisher'in 1936 makalesi

100% Money and the Public Debt

Muhteşem bir makale ama okuması üzüntü veriyor. O tarihlerde Fisher'in dediklerini birisi bugün çıkıp söylese deli derler. Parayı devlet üretsin, bankalar değil diyor. Hani bu Modern Para Teorisyenleri çıktılar bir şeyler anlatıyorlar da onlara da deli diyorlar ya. Onların dedikleri de Fisher'in dediklerinden çok farklı değil. En azından, paranın nasıl yaratıldığı konusunda kabaca hem fikirler, bazı küçük ayrıntılarda farklı düşseler de.

Bu da bir IMF makalesi:

The Chicago Plan Revisted

Bu makaleyi yazan Benes ve Kumhof, Fisher'in yukarıda anlattığı Chicago Planını destekliyorlar. Hem de IMF'den.  Chicago Planının bütün hikayesi, bankaların elinden para yaratma yetkisini alıp, devleti tek para yaratıcısı haline getirmek.

Açık olan bir şey var. Para yaratma yetkisini bankaların elinden almadığımız sürece derin finansal krizlerden kurtulamayacağız.

Kaldıraçlı Borç (Leveraged Loans) Piyasasında sorunlar.

Leveraged Loans

Hatırlarsanız 2007-8'de en büyük sorun Teminatlı Borç Yükümlülüklerinden çıkmıştı (Collateralized Debt Obligations-CDO). Onların içerisinde de bir sürü ipotekli ev kredisi vardı. Şimdi ciddi sorun Teminatlı Kredi Yükümlülüklerinden (Collateralized Loan Obligations-CLO) çıkacak gibi duruyor. Zaten BIS bu konuda ciddi bir uyarı yaptı. Bunların içerisinde de kaldıraçlı şirket kredileri var. Bu Zerohedge haberine göre sıkıntı başlamış bile. Henüz küçük ama büyür. Böyle başlıyor bu işler.

Yan Neoliberalizm Yan!

Pepe Escobar yazmış. Bu başlıkla. Güney Amerika'da halk ayaklandı, ayaklanmalar büyüyecek diyor. Dünyada büyüyecek. Bizim memlekette de millet hala faizlere ne olur, altına ne olur, bankalar batar mı, DTHler TL'ye çevirilir mi filan konuşuyor. Önemsiz ayrıntılar bunlar.

Burn Neoliberalizm Burn!

TCMB polika faizini 250 baz puanı indirmiş

Şaşırmadım. Dolarizasyon artar artık. Lakin, enflasyon düşerse ki düşebilir küresel ekonomik nedenlerle, bakın faizi düşürünce enflasyon düşüyor diyenler çıkabilir. Aslında olan tersi. Enflasyon düştüğünden faizler düşüyor her yerde. Yıllardır dediğim şey. Bugünün koşullarında Türkiye'de bile büyük bir enflasyon olamaz. Oluyor tabii ekonominin yapısal sorunları nedeniyle ama çok büyük değil.

Neyse.

Bir sürü yorum okudum, her kafadan bir başka ses çıkıyor. Bu kafa karışıklığının temel kaynağı yalnızca Türkiye'ye yoğunlaşmak. Dünya resesyona giderken ki aslında resesyonda eski IMF küresel resesyon tanımına göre (IMF 2008 öncesinde dünya ekonomisinde yılda %3 büyümeye küresel resesyon diyordu çoğu zaman, bazen de %2.5 büyümeye o tarihte araştırmanın başında olan kişiye bağlı olarak ve dünya büyümesi %3 altında bugünlerde), faizlerin her yerde düşürülmesi normal. Ekonomi yönetimimiz bunun farkında olduğundan korkmadan faiz indirebiliyor.

Bugünler dünya için kaotik günler. Bir sürü ülkede büyük kalabalıkların sokaklarda olmasının nedeni bu. Gelen bütün sinyaller ve önemli uluslararası kurumların uyarıları dünya ekonomisinin daha da kötüye gideceği yönünde. 40 yıllık bir sermaye birikim dönemi epey bir süre önce bitti, yeni bir dönem başlayamıyor.

Wednesday, October 23, 2019

Biraderle İngilizce makalemizden: Helikopter Parası

The oldest known perpetual bond in the world that still pays coupons (at a coupon rate of 2.5%) was issued in 1624. It was originally floated to raise funds for the repair of a dike by the Hoogheemraadschap Lekdijk Bovendams, a Dutch water authority responsible for maintaining levees (Andrews 2016). As the name suggests, a perpetual bond never pays principal. It pays coupons with some stated frequency on the stated principal (the face value or the price it was issued).

But, what if a perpetual bond does not pay any coupon? At what price would such a bond sell other than zero? How much would it cost to issue such a bond to the issuer other than almost nothing?

Although the idea of zero-coupon perpetual bonds may be confusing, the banknotes we carry in our wallets are a form of zero-coupon perpetual bonds. They have face values written on them, such as $10 or $ 100, but they pay neither coupon nor principal. Yet, they buy goods and services at their face value.

Of course, under current institutional arrangements, only the governments can issue zero-coupon perpetual bonds because no other issuer can get them bought. As Hyman Minsky once said, "[e]veryone can issue money; the problem is to get it accepted."

We should mention that in his monetary and financial framework proposal for economic stability, Friedman (1948) proposed the issue of non-interest-bearing bonds, that is, creating money, as one of the two means of financing government spending, the other being tax revenues.  Later  in 1969, in an essay titled The Optimum Quantity of Money, Friedman wrote:

"Let us suppose now that one day a helicopter flies over this community and drops an additional $1,000 in bills from the sky, which is, of course, hastily collected by members of the community. Let us suppose further that everyone is convinced that this is a unique event which will never be repeated (Friedman 1969)."

And the notion of helicopter money was born.

Although Friedman made no mention of zero-coupon perpetual bonds in the context of helicopter money in his 1969 essay, $1000 bills are also a form of zero-coupon perpetual bonds, as we explained. Using simple central bank and government balance sheets, Cecchetti and Schoenholtz (2016) explain why they think the notion of helicopter money today is necessarily different from what Friedman had in mind. They demonstrate how helicopter money may be implemented by Treasury issued bonds to the central bank in exchange for an increased balance in its account at the central bank. Then Treasury distributes this amount to the bank accounts of the community, assuming, of course, that there is no financial exclusion so that every citizen has a bank account. Since there are many financially excluded in almost every country, the practical implementation must be a combination of Friedman (1969), and Cecchetti and Schoenholtz (2016).

Arkadaşlar. Kızıyorum. Bloğumdaki reklamlara tıklanılacak.

Aaaa yani. Dünkü performans iyiydi, bugün yarıya düştü. Dün 20 lira, bugün 10 lira. Tıklayın şu reklamlara. Vallahi artık para konusu olmaktan çıktı. Bir hocanın öğrencilerine verdiği ödevi öğrenciler yapmayınca öğrencilerine duyduğu duyguları yaşıyorum. 10 lira-20 lira mesele olduğundan değil. Bu kutsal kitaplar da benzer sorunlardan müzdarip. Şunu yapın, bunu yapmayın diyorlar, kimse ciddiye almıyor kitapta yazılanları.

Herkes para yaratabilir; sorun onu kabul ettirebilmektedir.

Bunu diyen Hyman Minsky. Gerçekten de dediği gibi. Ama hükümetin öyle bir sorunu yok. Çünkü hükümetin yarattığı para kabul ediliyor. Cebinizde taşıdığınız metal ve kağıt paralar hükümetin yarattığı paralardır. Kabul etmiyor musunuz o paraları? Paşa, paşa ediyorsunuz.

İçinde yaşadığımız kurumsal yapıda para vatandaşlar, şirketler, bankalar, Hazine ve merkez bankası arasında  oynanan bir futbol maçıyla yaratılıyor. Hazine, şirketler ve vatandaşlar bankalardan kredi aldıklarında ya da doğrudan bankalara varlık sattıklarında, hep birlikte para yaratıyorlar.

Bir de Hazine doğrudan merkez bankasından kredi alabilir ya da doğrudan merkez bankasına varlık satabilir. Böyle olduğunda aradan bankalar çıkıyor ve parayı hükümet (Hazine+merkez bankası) yaratmış oluyor. Zaten kağıt ve metal paralar, Hazinenin merkez bankasına sattığı varlıklardan başka şeyler değiller. Peki o kağıt ve metal paralar nereden geldiler? Matbaadan ve darphaneden geldiler. Öyle yaratıldılar yani. Hazine doğrudan merkez bankasından kredi aldığında ya da doğrudan merkez bankasına tahvil sattığında da aynı şey oluyor ama ortaya çıkan para kağıt ya da metal değil. Fiziksel değil. Bir bilgisayarda bir rakam.

Ben Hazine ve merkez bankası aralarında böyle de para yaratabilsinler diyorum. Hazine merkeze sıfır-kupon sonsuz-vade tahvil satsın. Üstelik bunu diyen bir ben de değilim. Ben Bernanke de diyor, Adair Turner da diyor, Martin Wolf da diyor, ve saire.

Hatta 1948'de Milton Friedman bile demiş. İnanmıyorsanız, açın Friedman'ın şu makalesini okuyun.

A Monetary and Fiscal Framework for Economic Stability

Sonra da bana deli demeyi bırakın. Ben deliysem, Friedman da deli, Bernanke de, Turner da, Wolf da ve bu liste böyle uzayıp gidiyor.

Atilla Yeşilada: Ekonomide son durum


Atilla çok güzel özetliyor durumu. En sonunda zırvalıyor ama. Paranın ne olduğunu anlamadığından. İman bu. Değiştirmesi çok zor.

Durum böyle iken insanlar nasıl sokaklara çıkmasınlar?

Credit Suisse'in 2019 Küresel servet raporuna göre hanehalkının toplam küresel serveti 2019'da 360.6 trilyon dolara çıktı

Tıklarsanız yerinden okursunuz ama ben yine de kesip yapıştırıyorum. Bloomberght'den.


Credit Suisse'in 2019 Küresel servet raporuna göre hanehalkının toplam serveti 2019 yılında yüzde 2.6 artarak 360.603 trilyon dolara çıktı. 2018'de 351.516 trilyon dolar seviyesinde idi. Kişi başına düşen servette 63,100 dolardan 70,849 dolara yükselerek yeni rekoruna ulaştı.
Raporda servet dağılımı konusunda bölgeler ve ülkelere arasındaki önemli farklılıklara dikkat çekildi. Kişi başı servet artışı sırasıyla en fazla İsviçre (17,790 dolar), ABD (11,980 dolar) ve Japonya'da (9,180 dolar) oldu.
Kişi başına düşen servette en fazla düşüş sırasıyla Avustralya (28,670 dolar), Norveç (7,520 dolar) ve Türkiye'de (5,230 dolar) oldu.
Dağılımın sürekli değiştiği ve en altta yer alan kısmın servetinin giderek azaldığına dikkat çekilen raporda, insanların yüzde 56.6'sının 10 bin doların altında servete sahip olduğu ve toplam servetten yüzde 1.8 pay aldığı belirtildi.
Rapora göre insanların yüzde 32.6'sı 10 bin dolar ile 10 bin dolar arasında servete sahipken toplam servetin yüzde 15.5'ini oluşturuyor. İnsanların yüzde 9.8'i 100 bin dolar ile 1 milyon dolar arasında servet sahipken toplam servetin yüzde 38.9'unu oluşturuyor. Küresel nüfusun en varlıklı yüzde 0.9'luk kısmı ise toplam servetin yüzde 43.9 ile neredeyse yarısına sahip.
Raporda, tüm dünyada milyoner sayısının 2019'da 45.6 milyondan 46.8 milyona çıktığı belirtildi.

Ben hatırlatmadıkça hep unutuyorsunuz.

Gelenlerin az bir kısmı tıklıyor reklamlara. Bugün topu topu 10 kişi reklam tıklamış ve karşılığı 6 lira 81 kuruş. Vallahi profilime tıklamayı unutmayın yazacağım.

Ama olsun.

Bunu da şükür.

Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.

Ve gönül Tanrısına der ki:
- Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!

Tuesday, October 22, 2019

Ekvator, Şili, Arjantin, Lübnan, Irak, saymakla bitimiyor

Dünyanın bir sürü ülkesinde millet sokaklarda. Baş nedeni de uygulanan hükümet politikaları. O politikalar değiştirilmedikçe, daha çok ülkede millet sokağa çıkacak. O kesin.

https://slate.com/news-and-politics/2019/10/austerity-protests-chile-ecuador-lebanon.html

https://www.bbc.com/news/world-50123743

MAGA gitti mi S&P500 ve NASDAQ gider demiştim ya.

MAGA = MicroSoft, Apple, Google, Amazon

Son 15 aydır da bir yükselen MicroSoft. Bunları çıkarın 21 aydır S&P500 ve NASDAQ yerlerinde duruyorlar. Nedeni burada.



Bu grafik IT şirketlerinin hisse geri alımlarının ne kadar büyük olduğunu gösteriyor. Bunu da ucuza borçlanarak yaptılar. Aşağıdaki makale ayrıntıları anlatıyor.

One Bank's Stunning Chart Showing The Second Tech Bubble In All Its Glory

Allah, ahlaki tehlikeyi ve ters seçimi sorun görmüyor.

Deuteronomy 15:7-9. If anyone is poor among your fellow Israelites in any of the towns of the land the Lord your God is giving you, do not be hardhearted or tightfisted toward them. Rather, be openhanded and freely lend them whatever they need. Be careful not to harbor this wicked thought: “The seventh year, the year for canceling debts, is near,” so that you do not show ill will toward the needy among your fellow Israelites and give them nothing. They may then appeal to the Lord against you, and you will be found guilty of sin.

Yukarıdakiler, Eski İncil'in Deuteronomy kitabının 15'inci bölümünün 7,8 ve 9'uncu ayetleri. Ahlaki tehlike neoklasik iktisadın önemli bir kavramıdır ve ben ne zaman borçlar silinsin desem hemen herkes ama ahlaki tehlike diye atlıyor. Ben, boş verin yav, bırakın şu ahlaki tehlikeyi dediğimde beni ciddiye almıyorlar, bari Yüce Allah'ı alsınlar. Koskoca Allah ahlaki tehlikeyi bilmeyecek mi? Biliyor tabii. Ciddiye alıyor mu? Almıyor. Alsaydı, Musa'ya böyle bir emir indirir miydi? İndirmezdi. Burada ahlaki tehlikenin dik alası var. Ayrıca ters seçim de var.

Üstelik Allah bunları, şunları dedikten sonra diyor.

Deuteronomy 15:1-3. At the end of every seven years you must cancel debts. This is how it is to be done: Every creditor shall cancel any loan they have made to a fellow Israelite. They shall not require payment from anyone among their own people, because the Lord’s time for canceling debts has been proclaimed. You may require payment from a foreigner, but you must cancel any debt your fellow Israelite owes you.

Yani ne yapıyor? Borçların affını emrediyor. Keşke Bakara 280'de de borçların affını tavsiye değil emir etseydi. Niye fikir değiştirdi acaba?


Zaten uyarmayan bir McKinsey kaldıydı.

Bu da McKinsey 2019 küresel bankacılık raporu.

https://www.mckinsey.com/industries/financial-services/our-insights/global-banking-annual-review-2019-the-last-pit-stop-time-for-bold-late-cycle-moves

Bankalara eyvah, gidiyorsunuz diyor. Daha önce uyarı yapan arkadaşlarımız arasında IIF, IMF, BIS, UNCTAD gibileri vardı. Gerçi daha da vardı da bunlar en adı bilinenleri. Hollanda Merkez Bankası Başkanının dedikleri de hoştu tabii.

Hayırlı olsun.

Tıklamalarınız sayesinde toplam gelirim 67 lira 63 kuruş olmuş.

Teşekkür ederim arkadaşlar. Damlaya damlaya göl olur. Bu gidişle yılda 600-700 lira filan gelirim olur bu blogdan. Hadi 1000 lira olsun. Tabii böyle giderse. Yani milyoner olmama az kaldı. 1000 yıl filan.

TCMB değerleme hesabından gelir hesabına para aktarılması iyidir.

Yine bir sürü muhalif iktisatçı itiraz edip kızacaklar ama nedeni paranın ne olduğunu anlayamamaları. Bir hükümete muhalif olmak bir şey, bu tür şeyleri doğru anlayıp doğru değerlendirmek başka bir şey. Henüz olmamış ama değerleme hesabından gelir hesabına para geçireleceği söyleniyormuş.

Bir yerlerde birisi şöyle yazıyor:

"TCMB Kanunu 61. Maddesi uyarınca gerçekleşmemiş kur farkı gelir ve gideri değerleme hesabında izlenir. Gerçekleşen tutarlar ise kar ve zarar hesaplarına aktarılır. Değerleme hesabı bakiyesi 21 Ekim itibarıyla 61,4 milyar TL (gerçekleşmemiş net pozitif kur farkı geliri)."

Güzel para. Bunu gelir hesabına geçirirsen yüzdeyi tam olarak bilmiyorum ama bunun önemli bir yüzdesi temettü olarak Hazine'ye geçirilir ve iyi olur. Hazine bu kadar parayı harcarken açık vermemiş olur. Sıkıntı bu paranın geçirilmesinde değil, nasıl harcanacağında. Hükümete soru soracaksanız, bu parayı nerede ve nasıl harcayacaksın sorusunu sorun.

Sıkıntı orada.


Monday, October 21, 2019

Leviticus 25- Deutronomy 15

İşte buradalar. Leviticus ve Deutronomy Eski İncil'in bölümleri.

Leviticus 25:

https://www.biblegateway.com/passage/?search=Leviticus+25&version=NIV

Deutronomy 15:

https://www.biblegateway.com/passage/?search=Deuteronomy+15&version=NIV

Bunlar doğrudan Allah'ın emirleri. İlki 49 yılda bir Jübile'yi emrediyor, ikincisi de 7 yılda bir borç iptalini. 

Bizim borç makalesi teoloji makalesine benzemeye başladı.

Anlatıyorum ya. Milattan önce 2400-1400 arası bizim Mezepotamya'da düzenli olarak ticari olmayan borçlar siliniyorlardı. O aralar bizim Mezepotamya'da kimler vardı. İşte, Sümerler, Asurlar, Babil ve saire. Bu krallıklarda yasama ve yargı kimde? Tapınakta. Yürütme kimde? Sarayda. Tabii yasaları Saray geçiriyor.

Peki, yerel aristokrasiler var mı? Pek yok ya da olanları saray pek ciddiye almıyor. Zenginler var mı? Onlar da pek yok. Tabii köleler var ama. Peki özel kreditörler var mı? Arada boy gösteriyorlar ama Saraylar ve Tapınaklar bunların da tepelerine biniyorlar. Dolayısıyla Tapınağın desteğinde Saray istediği borcu silebiliyor. Zaten borçlar da Saraylara ve Tapınaklara. Devlete yani. Özel finansal sektör yok ya da ihmal edilebilir ortaya çıktığında başı ezildiğinden. Finansal sektör kamusal.

Ama zamanla Saraylar ve Tapınaklar güçsüzleşiyor ve yerel aristokrasiler, zenginler ve özel kreditörler güçleniyorlar. Yani riba yiyici bir rantiye sınıfı ya da sınıfları ortaya çıkıyor. Ve bir süre sonra krallar zenginlere hizmet eder hale geldiklerinden borç iptalinden vaz geçip (aslında yerel aristokratlara söz geçiremez hale geldiklerinden iptal edemiyorlar), vatandaşı vergiye gömüyorlar. Tabii durum böyle olduğundan ekonomi yerlerde sürünüyor ve vatandaş kan ağlıyor. Devrim gerekiyor yani. Bunlar Milattan Önce 1000 yıllarına doğru olan şeyler, MÖ 1400'den sonra.

Peki bizim İbrahimi dinlerin ilki Yahudilik ne zaman ortaya çıkıyor? Gerçi Yahudilik MÖ 2000'lere İbrahim'e kadar gidiyor da Musa o tarihlerde ortaya çıkıyor. Ne görüyor Musa? Bu kralların zenginlerin hizmetinde olduklarını ve bu nedenle kanun koyma yetkisinin krallara, daha doğrusu yönetici sınıflara, bırakılamayacağını görüyor.

Sırf Musa değil tabii. Musa tek peygamber değil ki. Öncesinde, sırasında ve sonrasında bir sürü peygamber var ve onlar da durumun farkındalar. Bu yüzden kanun koyma yetkisini krallardan alıp Allah'a veriyorlar.

Söz gelimi, her gün ezanlarda dinlediğiniz "La İlahe İllallah!" ne demektir?

"Allah'tan başka kanun koyucu yoktur!" demektir.

İş Musa'dan sonra öyle oluyor, okuduklarımdan anladığım kadarıyla.

Neyse. Asıl konumuz topluma en düşük maliyetle finansal-olmayan özel sektörün (hanehalklarının ve finansal-olmayan özel şirketlerin) borç yükünü azaltmak için kaldıracını nasıl düşüreceğiz konusu.

Neden Bakara 280 riba ayetlerinin en zayıfıdır?

Çünkü kararı kreditöre bırakıyor. Şöyle diyor Bakara 280:

"Eğer borçlu darlık içindeyse, ona eli genişleyinceye kadar mühlet verin. Eğer bilirseniz, borcu sadaka olarak bağışlamanız, sizin için daha hayırlıdır."

Borcu sadaka olarak bağışlamanız sizin için daha hayırlı olabilir ama bir zorunluluk yok. İsteyen bağışlar, istemeyen bağışlamaz. Gönüllü yani.

Demek ki zaman içerisinde Allah fikir değiştirmiş. Çünkü Musa'yla dağda konuşurken ona 49 yılda bir borç iptali zorunludur demiş. Ondan Musevilikte Jübile diye bir şey var ki Jübile bir zorunlu borç iptali yasasıdır.

Neyse.

Durum böyleyken biz bugün yaşayan insanlara bizim kısmi Jübile önerisini nasıl kabul ettireceğiz?

Biz yine de teklif edelim ama bence hiç ümit yok.

Bu borçlar ödenemeyecekler (ki çoğu zaten ödenemiyorlar), bir kısmı bile olsun iptal de edilmeyecekler, yine bir sürü banka ve büyük şirket vatandaş parasıyla kurtarılacak, vatandaşın kemerleri sıkılacak, hep birlikte derin bir depresyon yaşayacağız.

İnsan rasyonel filan değil. Çünkü rasyonel olan, eğer borçlu gerçekten güç durumdaysa ve hırsız, talancı filan değilse, borcu silmektir.

Halbuki silmemenin rasyonel olduğunu iddia ediyor bu zavallı insan denen yaratık.

Bir Wall Street makalesi

https://www.wsj.com/articles/online-influencers-tell-you-what-to-buy-advertisers-wonder-whos-listening-11571594003

Bu makale Instagram üzerinde izleyici toplayıp reklam başına para alan ünlüler anlatılıyor. Para izleyici sayısıyla olduğundan, yalancı izleyici buluyorlarmış, parayla. Güzel makale.

Tıklayın yav şu reklamlara.

Zor bir şey değil. 85-90 tıklamada bir 50 lira yazıyor. Öyle çok tıklarsanız sorun çıkar ama her geldiğinizde bir, birkaç tane tıklamanızda sorun yok.  Bunca aydır 81 kişi tıklamış. Yani toplam 48 lira kazanmışım bu işten. Büyük zenginlik. Ama olsun. Damlaya damlaya göl olur.

MAGA nedir ve ABD hisse senedi piyasası için neden önemlidir?

MAGA = MicroSoft, Apple, Google ve Amazon

Eskiden FAANG vardı, o gitti, MAGA geldi. S&P500 ve NASDAQ endekslerinden MAGA'yı çıkarın, son 21 aydır bu iki endeks de yerlerde sürünüyorlar.

MAGA birlikte S&P500 endeksinin %14'e yakınını, NASDAQ'ın ise %40'tan az fazlasını oluşturuyorlar. İkisinde de en büyük MicroSoft. S&P500 de %4'ten artık, NASDAQ'ta %11'den artık. Gerçi NASDAQ'ta Apple zaman zaman MicroSoft'un önüne geçebiliyor ama çok az.

Ayrıca, son 15 aydır bu iki endeksi de tek başına MicroSoft götürüyor. MicroSoft'u çıkarın, bu iki endekste de 15 aydır ciddi bir kıpırdama yok.

Hep birlikte özelde MicroSoft'a, genelde MAGA'ya bir şey olmasını bekliyoruz.

Az kaldı.

Yine bazı ekonomistler dolar yükselir, borsa düşer filan demeye başlamışlar.

Bunlar olacak tabii de birden bire değil. Çok iddialı konuşmamak gerek. Piyasaların bu tür iddiaları iddia edenin ağzına tıkmak gibi bir yeteneği vardır. Kısa dönemli tahminler, hele nokta tahminlerse, genellikle yanlış çıkarlar. Tahminlerinizi uzun dönemli ve eğilim olarak yapacaksınız. Zaman ve seviye vermeyeceksiniz.

Şu bloğumdaki reklamlara her geldiğinizde hiç olmazsa bir kez tıklayın arkadaşlar.

Bir de bu bloğu duyurursanız sevinirim. Millet değişik şeyler duysun. Diğerleri koro halinde hep aynı şeyleri diyorlar.

Bu arada, tanığımsınız. Kredi daralmasını ve finansal krizi ilan ettim burada. Geldi yani. Artık ne zaman gelecek diye beklemeye gerek kalmadı.

Millet Gölge Bankacılık nedir bilmiyor. Yine sıkıntı oradan çıkacak

Ama tabii asıl sıkıntı hanehalkları ve finansal-olmayan özel şirketler borçlarını ödeyemez hale geldiklerinden çıkacak. Gölge bankacılığı şurada anlatıyorum.

 https://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=2790558

Sunday, October 20, 2019

Bizim makaleden bir alıntı - İngilizce


According to the IIF, after reaching an all time peak of about $248 trillion in the first quarter of 2018,  despite some small contraction in the rest of 2018, "[s]purred by falling interest rates, global debt rose by a hefty $3 trillion in Q1 2019. At over $246 trillion, global debt is now just a $2 trillion shy of all-time high of Q1 2018 (IIF 2019)". And of this about $246 trillion, while about $60 trillion is financial and about $67 trillion is government debt, about $73 trillion is non-financial corporate and $43 trillion is household debt so that at a total of about $120 trillion, the non-financial private sector dwarfs the financial and public sectors in its over-indebtedness.


Furthermore, these numbers are based mainly on bank loans and debt securities, and the GDD all instruments data available for only 45 of the 190 countries imply that these numbers grossly underestimate the actual debt stock of the non-financial private sector. Given that the world GDP was about $85 trillion in 2018, the global non-financial private sector debt to GDP ratio is way above %100, possibly surpassing %150. In light of history, a global non-financial private sector debt deleveraging is therefore inevitable at this level of debt overhang, if it did not start already. And in light of the recent warnings issued by the BIS (2019), IMF (2019), IIF (2019) and others, it appears that the coming round may be worse than the previous round that started in 2007.


In 2016, in an interview with Ambrose Evans-Pritchard of the British paper the Daily Telegraph, the former chief economist of the BIS William R. White issued warnings, and below are a few excerpts from his interview (Evans-Pritchard 2016) :

"The situation is worse than it was in 2007. Our macroeconomic ammunition to fight downturns is essentially all used up ... Debts have continued to build up over the last eight years and they have reached such levels in every part of the world that they have become a potent cause for mischief ... It will become obvious in the next recession that many of these debts will never be serviced or repaid, and this will be uncomfortable for a lot of people who think they own assets that are worth something ... The only question is whether we are able to look reality in the eye and face what is coming in an orderly fashion, or whether it will be disorderly."

It is with these in mind that we propose our non-financial private sector deleveraging mechanism. Our proposed mechanism is not a "bailout" of the financial system −although this also happens as a by-product− but a one-off "bailout" of the non-financial private sector that will deleverage no matter what and, in the absence other mechanisms,  the two "bailouts" Mbaye, Moreno-Badia and Chae (2018) discussed will come. The objective of our proposed mechanism is to achieve this "bailout" at the lowest possible cost to the society in the form of a partial jubilee and in this, we are willing to use the State's money-creating capacity. As the UN Secretary-General António Guterres said on October 19, 2019, speaking during the World Bank Group and IMF Annual Meetings in Washington DC., and we agree, "it is time to break the cycle of excessive debt build-up followed by painful debt crises."


Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres de eyvah, batıyoruz korosuna katılmış

https://news.un.org/en/story/2019/10/1049631

Şaşılacak bir durum değil. Çünkü artık olanlar inkar edilebilirlikten çıktı. Adam borç konusunu da gündeme getirmiş. ABD-Çin gerginliğinden sonraki önemli sorunlardan biri olarak. Bizim makale de borç üzerine zaten. Hanehalklarını ve üretken şirketleri nasıl kurtarırız üzerine. Çok zamanlı oldu diyecektim ama değil. Gecikti biraz. Bu politikacılarla buradan çıkış yok. Durum iyice kötüye gidecek.

Adam doğru diyor: Bir sürü ülkede millet sokaklarda ve bu durum yayılacak.

21'inci sayfada veri var. CLO verisi. Tehlike yalnızca rakamlardan bile belli.

https://www.bis.org/publ/qtrpdf/r_qt1909.pdf

Bu CLO'lar 2007'deki CDO'lar kadar büyümüşler. BIS buradan bir sıkıntı bekliyor anlaşıldığı kadarıyla.  Hayırlı olsun.

IMF; BIS ve UNCTAD gibi Ambrose Evans-Pritchard da uyarıyor

https://www.telegraph.co.uk/business/2019/09/22/bis-warns-lehman-era-excesses-building-global-debt-markets/

https://www.telegraph.co.uk/business/2019/10/16/imf-fears-worlds-financial-system-even-destructive-2008/

Güzel makaleler. Bir şey yapılmazsa finansal krizin son ayağı vuracak. Çok zaman almaz artık. Ve üstelik bu kez 2007'de vurduğundan daha da kötü vuracak. Bir sürü teklif yapıyoruz ama kimse ciddiye almıyor ki. Finansal-olmayan özel sektör kaldıracı bu denli yüksekken kendiliğinden düştüğünde dünya darmadağın oluyor. Borç affıyla bu kaldıraç düşürülmeyip kendi kendine düşmeye bırakılırsa, bugünleri çok arayacağız.

Küresel düzeyde borç affı gerekli.

Ama yapılmayacak.

Saturday, October 19, 2019

1948'de Almanya'da yapılan para ve kredi reformu gibi bir reform yapalım diyorum.

Yapılamaz mı? Niye yapılamasın? Almanya'da iki kez yapıldı. İlki 1948'de, ikincisi 1990. 1990 bundan 29 yıl önce. Çok mu uzak? Değil. Dün gibi hatırlıyorum iki Almanya'nın birleştiği o yılı.

1948'de Almanya'da yapılanlar yapılsın dediklerime o kadar benziyor ki anlatılacak gibi değil.

Yeniden toplantılar

Bundan 3 yıl kadar önce ekonomi ve finans oturumlarına başlamıştım, bazı nedenlerden durdurmak zorunda kaldım. Paşa Limanı'nda bazı arkadaşlarla konuştum. Onlar bana mekanlarını açacaklar ama orası bir lokanta. Dolayısıyla, bu iş bedava olamaz.  İlgilenen olur mu böyle bir toplantıyla? Haftada bir gün. Bana sabri.oncu@gmail.com adresinden yazarsanız sevinirim. 10 kişi gelirim derse yapacağım. İstanbul, Paşa Limanı. Sabri Öncü ile ekonomi ve finans sohbeti diyelim adına.




Friday, October 18, 2019

İslami finans İslami değildir.

Bu da bulunsun elinizde. İslami finansın İslami olabilmesi için ribanın ortadan kaldırılması gerekir. Ama öyle bir şey olmuyor. Sen ribaya şeftali dersen mesela, ribaya şeftali dedin diye riba şeftali mi oluyor?

İslami Finans İslami midir?


Thursday, October 17, 2019

Deflasyon, enflasyon, hiperenflasyon

Bunlar fiyatlarla ilgili diye düşünüyorsunuz. Değil mi? Ama hangi fiyatlarla? Hani vardı ya:


Bu da enflasyon ama hiper değil. Hiper olunca bugün 5 lira olan yarın 10 lira, ertesi gün 15 lira filan oluyor. Deflasyon da enflasyonun tersi. Fiyatlar düşüyor. Yani enflasyon artma, hiperenflasyon çok hızlı artma, deflasyon da düşme diye düşünülmeli.

Bir de borç deflasyonu, borç enflasyonu ve borç hiperenflasyonu var. Yani borçlar düşüyorlar, artıyorlar ve  çok hızlı artıyorlar.

Borçların artması yani borç enflasyonu her zaman sorun değildir. Ama borç hiperenflasyonu olursa sorun olur. Borç hiperenflasyonu da borçların gelirlerden çok daha hızlı büyüdüğü zamanlarda olur. Ve sonunda birgün gelir öyle olur. Faiz nedeniyle borçlar üstel büyüyorlar çünkü. Koskoca Allah bunu bildiğinden Bakara 275'te faizi haram kılıyor. Aslında faizi değil ribayı haram kılıyor ama siz ribayı faiz sanıyorsunuz. Faiz de riba ama asıl riba kira. Faiz de bir kira türü zaten. Paranın kirası. 

Neyse.

Borç hiperenflasyonları yaşandıktan sonra, ki zamanı gelince yaşanılıyorlar mecburen, borç alınamaz/verilemez hale geliyor yüksek borç yükü nedeniyle ve borç miktarı düşmeye başlıyor. Hatta borçların önemli bir kısmı ödenemez hale geliyor. 

O zaman da borç deflasyonu oluyor ve o zaman oyuluyoruz. Her zaman finansal kriz çıkmıyor ama arada çıkıyor. Ciddi bir borç hiperenflasyonu olduysa.

Kötü olanlar, borç hiperenflasyonu ve borç deflasyonu. 

Borç enflasyonu ise iyidir eğer gelir artışından daha hızlı değilse ve tabii gelirlerle borçlar ödenebiliyorsa. Ama faiz nedeniyle borçlar üstel artığından sonunda birgün borç hiperenflasyonu geliyor maalesef. Sonra da borç deflasyonu.

Bu kadar basit.

Ve üzülerek bildiriyorum ki ciddi bir borç hiperenflasyonu bitti ve artık borç deflasyonu dönemi geldi.

Dolayısıyla finansal kriz kaçınılmaz. 

Gelecek mi diye sormamanız gerekir. 

Ne zaman gelecek diye sormanız gerekir.

Nasrullah Ayan: Yabancılar gidiyorlar


Erdoğan-Pence pazarlığı yapıldığı gibi sonuçlanırsa

maçı Erdoğan kazandı. Öyle gözüküyor. Bakalım.

Benim eski kurumlardan UNCTAD'ın 2019 Ticaret ve Gelişme Raporu

Bu da Eylül sonunda yayınlandı. IMF Küresel Finansal İstikrar Raporundan birkaç hafta önce. Bu rapor da karanlık bir resim çiziyor. Yani bugünlerde dünyaya sağdan da baksan soldan da, çok benzer şeyler görüyorsun. İki raporun da öne çıkardığı konu Finansal-olmayan Özel Sektör Borcu. Bu sektör böylesi büyük bir borç yükünün altındayken isteyerek ya da zorlandığından kaldıraç düşürmeye başladığında finansal kriz kaçınılmaz oluyor. Ve bu sektör bir süredir kaldıraç düşürüyor. Dolayısıyla soru finansal krizin çıkıp çıkmayacağı değil ne zaman çıkacağı sorusu. Gerçi bu kriz çıkalı çok oldu. 2000 Nisan'ında NASDAQ göçüşüyle başladı, o zamandan beri de sürüyor. Şimdi beklediğimiz yeni bir kriz değil, sürmekte olan krizin dördüncü ayağı.

https://unctad.org/en/PublicationsLibrary/tdr2019_en.pdf

Hani bu eski öğrencisi olan ikinci karısıyla birlikte Nobel alan Abhijit var ya!

Hiç karşılaşmadım ama Hindistan'da yaptığım iş nedeniyle yazdığı bir sürü yazıyı okumak zorunda kaldım. Bu arkadaş fena halde piyasacı. Onun dediklerini yaparsanız fakirleri fakirlikten kurtaramazsınız. Zaten ondan Alfred Nobel Anısına İsveç Merkez Bankası Ödülü aldı. Bu ödülü almasına çok sevindim. Çünkü ödülle ne olduğu meydana çıktı. Böylelikle ne olduğunu benim anlatmama gerek kalmadı.  2013 yılında bu ödül hakkında yazdığım bir makale şurada duruyor:

http://www.macromatters.es/?p=4188

IMF Küresel Finansal İstikrar Raporu yayınlandı

Birkaç gün oldu. Hızlıca okudum. Herkesin okumasını tavsiye ederim. O raporda yazılı olanları ben yazmış olsaydım çoğunluk ciddiye almazdı. Ama yazanlar IMF'de çalışan araştırmacılar. Başlarında da Tobias Adrian var. Çocukla eskilerden tanışıyoruz. Sağlam çocuktur. Rapor şurada:

https://www.imf.org/en/Publications/GFSR/Issues/2019/10/01/global-financial-stability-report-october-2019

Finansal istikrar her an bozulabilir diyorlar özetle.

Bütçe - Bana lazım

https://www.bloomberght.com/agbal-mali-disipline-kararli-bir-sekilde-devam-edilecektir-2235661

Wednesday, October 16, 2019

Hollanda Merkez Bankası Başkanının dünkü konuşması - Bana lazım

https://www.dnb.nl/en/news/news-and-archive/Nieuws2019/dnb385962.jsp

O da dediğimi diyor: Sorun Özel Borç, Şapşal! Bu nedenle küresel finansal piyasalarda fırtına çıkacak diyor. Mecburen Finansal-olmayan Özel Sektör kaldırac düşürecek. Ki 2018'de yayımlanan bir IMF makalesi, bu sektörün kaldıraç düşürmeye başladığı Borç/GSYİH oranından hemen gözükmüyor diyor. Özel sektör borç yükü nedeniyle hem borç tabelebini düşürdüğünden (talep) hem de kreditörlerden borç alamadığından (arz) kaldıracı düşüyor. Bu da hem mal ve hizmet üretimi amaçlı yatırımların ve hem de mal ve hizmet tüketiminin düştüğü anlamına gelir ki dünya ekonomisi resesyona girer. Zaten girdi de bir cesur kurum çıkıp girdiğini söylemiyor.

2000 yılından beri yaşadığımız küresel depresyondur. Gerçi bir sürüsü 2007'de başladı diyorlar ama aslında 2000 yılında başladı bu depresyon. Nisan 2000'de NASDAQ'ın göçüşüyle ki o da büyük borçlar yüzünden oldu.

Tuesday, October 15, 2019

Daha önceki iki postta anlatıklarım Marxgil teoriyle de uyumlu.

Marxgil kanattan üç açıklama çıktı. Eksik-tüketim, aşırı-üretim ve aşırı-birikim. Bu açıklamaları seven var, sevmeyen var, birini seçip diğer ikisine karşı çıkan var, ve sair. Ama aslında üçü birden oluyor ve birbirlerini besliyorlar. Keynesgillerin çoğu ise diğer ikisini ihmal edip, eksik-tüketim açıklamasına yani kendi dilleriyle yetersiz toplam talep açıklamasına sarılıyorlar. Burada Marxgil teori çok daha güçlü ve bu üç Marxgil açıklamayı finansal-olmayan özel sektör borç yüküyle birleştirince açıklama çok daha güçlü oluyor. O finansal-olmayan özel sektör borç yükünün özellikle üretime değil spekülasyona yönelik artışında kar oranlarının düşüşü de var tabii. Neyse. Uzatmayayım. Bir fonksiyonel analiz hocamın çok boyutlu uzaylarda çizdiği iki boyutlu resimleri biz öğrenciler anlayamayınca bize dediği gibi gözlerinizi kapayın ve resmi kafanızda görmeye çalışın. Ben iki boyutlu tahtaya 50 boyutlu resim çizemem. Bu da öyle. Gözlerinizi kapatıp resmi kafanızda göreceksiniz. Ama bir kez gördünüz mü iş bitiyor.

Bir sürü insan eyvah bütçe açığı büyüyor diyor ama ben tersini diyorum.

Türkiye'de bütçe açığı ve hükümet borcu içinden geçtiğimiz dönemde çok küçük. Hükümetin daha da borçlanarak harcamalarını artırması gerek. Ama lira cinsinden borçlanacak. Doğrudan bankalardan borçlanırsa para arzı da artmış olur. Hükümet doğrudan bankalardan lira borçlanarak harcamalarını artırmak zorunda. Korkulacak bir şey yok. Anaakım teorideki dışlama etkisi (crowding out) diye bilinen şeyin doğru olmadığı biliniyor. Zaten özel sektörün daha da borçlanabilecek hali yok. Bir sürü hanehalkı ve şirket borçlarını ödeyemez halde. Bunlar bu hale hükümet çok borçlandığından dışlama etkisi nedeniyle gelmediler. Ekonominin büyüme hızından daha hızlı borçlandıklarından geldiler. Faizler de bu koşullarda hükümet borçlanmasını artırıyor diye de artmaz. Artarsa nedenleri başka şeyler olur. Ayrıca enflasyon da olmaz hükümet KDV, ÖTV gibi vergileri yükseltmezse. Talep yok ki ortalıkta enflasyon olsun.

Aşagıdaki veriler OECD verileri ve bunlar BIS verilerinden farklı. BIS verileri yalnızca kredileri ve tahvilleri kapsıyor. OECD verileri hem onları hem de diğer tür borçlanma araçlarını kapsıyor. Dolayısıyla OECD verileriyle hanehalkı borçluluğunda büyük bir farklılık olmuyor ama reel şirket borçları kabaca ikiyle çarpılıyor. OECD verileriyle bizim reel şirket borçlarının GSYİH'ye oranı 2013 yılında yükselmeye başlıyor ve gördüğünüz gibi artış GSYİH artışından çok daha hızlı. 2017'ye gelindiğinde  oran %152,73 ve artış durmuş. Borç yükü artacağı kadar artmış, sıra kaldıraç küçültmeye gelmiş. Zaten 2018 yılını da kapsayan BIS verisinden de artışın çok yavaşladığı gözüküyor ama tabii o veri yalnızca krediler ve tahviller verisi. Hanehalklarının kaldıraçının da 2013 yılından beri düştüğü buradan da gözüküyor.

Öncelikle, hanehalkları ve reel şirketleri kapsayan finansal-olmayan özel sektör borcunun GSYİH'ye oranının %100 üzerine çıkması sorundur. Hatta %80 üzerine bile çıkması sorundur. Bizim yalnızca reel şirketlerin bu oranı 2010'dan beri %100 üzeri. 2017'de ise %150 üzeri. Toplam ise 2017'de %170'in üzeri. Çok büyük bir borç yükü ve bu sektör istese de istemese de kaldıraç küçülteçek. Zaten hanehalkları küçültüyor yeni borç alamadıklarından. Batık borçlar da cabası. Yani borç deflasyonu başlamış durumda.

Bu durumda hükümetin yukarıda dediğim şekilde borçlanarak harcama yapması gerekir. Ayrıca KDV, ÖTV gibi vergileri artırması değil azaltması gerekir. Ayrıca dar gelirli hanehalklarının ve KOBİlerin borçlarının affı gerekir. Eğer ben Müslümanım diyorsa bu hükümet, Bakara 280 Ayetini zahmet edip okusun ve anlasın.

Yapılanlarsa yapılması gerekir dediklerimin tam tersi. Yani bu darboğazdan ekonomi finansal-olmayan özel sektör borç yükünün altında daha da ezilip göçmeden çıkış yok.


Türkiye'nin Finansal-olmayan Özel Sektör Borcu / GSYİH

Toplam Borç

Banka Kredileri

Hanehalkı Borcu

Şirket Borçları

Linklere tıklarsanız grafiklerden olan gözüküyor. Bu ekonomi küçülmek zorunda. Belki savaş harcamaları nedeniyle biraz büyür ama çok değil. Yalnızca seviyelere değil değişim hızına da bakmak gerekir. Mesela uluslararası standartlarda hanehalkı borçluluk oranı düşük duruyor ama 2003-2013 arası çok hızlı bir büyüme var. Zaten 2013'ten sonra oran hızla düşüyor. Gelirler artmadığına göre bu ne demektir? İç talep daralacak demektir. Zaten öyle oluyor. 2013'ten bu yana Türkiye şirketlerini borçlandırarak büyüyor. Onun da sonuna gelindiği Şirket Borçları grafiğinden gözüküyor.

Başka bir şey daha: İngilizcede "fallacy of division" diye bilinen bir mantık hatası vardır. Tersi de söz konusu: "fallacy of composition".  Sanıyorum ilki "özelleştirme safsatası", ikincisi de "genelleştirme safsatası" diye çevirildiler. İlkinde yapılan mantık hatası bütün için doğru olanın parçalar için de doğru olduğunu düşünmektir. İkincisinde de tersi: parçalar için doğru olan bütün için de doğrudur diye düşünülür.

Bizim hanehalkı borçlarının uluslararası standartlarda düşük olmasına bakarak Türkiye'de hanehalkı borcu önemli değildir derseniz dediğiniz ilk safsata olur. Düşük gelir gruplarındaki hanehalkları gırtlaklarına kadar borçlu Türkiye'de. Borcu olmayanlar yüksek gelirli hanehalkları.  Dolayısıyla hanehalkı borcu toplamda büyük gibi durmuyor ama alt gelir gruplarına bakarsanız gerçek farklı.

Bu da hükümet borcu:

Hükümet Borcu

Gördüğünüz gibi hükümet borcu düşerken özel sektör borcu artıyor. Olay bu zaten. Hükümet kemer sıktıkça özel sektörün borçlanarak harcamalarını artırması gerekir ki ekonomi büyüsün. Ama özel sektör borç artış hızı ekonominin büyüme hızının üzerindeyse, ki yalnızca bizde değil hemen her yerde öyle oldu, bir süre sonra özel sektör bu borçların yükünü kaldıramaz hale gelir ve mecburen kaldıraç küçültür ki biz ona borç deflasyonu diyoruz. Hanehalkı kaldıracı 2013'ten beri küçülüyor. Yakında reel sektör şirketlerinin kaldıracı da küçülmeye başlayacak ve film kopacak. Zaten koptu da iyice kopacak.

Bu Suriye savaşının nedenlerinden biri de bu. Zaten kopmuş filmin parça parça olacağını hükümet de biliyor. Ekonomik yıkılıştan çıkış yollarının başında savaş gelir her zaman. Ne kadar ölen olursa o kadar yararlı olur savaş ekonomik yıkılıştan kurtuluşta. Yani ekonomiyi kurtarmak için yağmur duasına değil şehit duasına çıkmak gerekir.

Monday, October 14, 2019

Eyvah eyvah: Bu haber Trump Türkiye'yi yaptırımlarla vurdu diyor.

Ben geliyor hatta geldi bile derken ciddiye alan çıkmıyordu.

Çok üzüntü verici: Türkiye-Suriye savaşı başlıyor galiba.

İnşallah başlamaz.

Turkish backed forces clash with the Syrian army

Başlarsa durum vahim. Buradan dünya savaşı çıkabilir işler çok karışırsa.

Hakkımızda hayırlısı. 

Aaa, bizim BİST endeksleri kötü düşmüşler

Ben hayatımdan çok memnunum. Artık kimsenin, Hocam, dolara ne olur, hisselere ne olur gibi sorularını cevaplamam gerekmiyor. Zaten genellikle cevabım, ne bileyim kardeşim, ben müneccim miyim oluyordu ama olsun. Yine de bir cevap vermek gerekiyordu. BİSTler %5'ten artık düşmüşler. Düşsünler. Bana ne? Ama faizler de yükselmiş. O kötü. 

Bana lazım - Basel III likidite rasyosu ile ilgili

https://www.bis.org/publ/bcbs238.pdf

Bu konuda çok yazdığım için biliyorum. Bu LCR denilen rasyo da manipülasyona açık. Beni bir bankada hazinenin başına getirin, öyle bir manipüle ederim ki aklınız şaşar. BDDK da bir şey diyemez yaptığımı anlayamayacağından. Quant olmanın avantajları. Mühendislik, fizik, matematik filan doktorası olmayanların karşımızda pek şansları yok. Onların da öyle doktoraları varsa o ayrı. O zaman kapışırız. Neyse. Bu da ilgili bir makale.

https://bpi.com/what-just-happened-in-money-markets-and-why-it-matters/

Politik görüşlerinden bağımsız olarak ekonomistleri iki sınıfa böldük.

Bu sınıflar şunlar:

1) Uyumlular (conforming);
2) Aykırılar (dissenting).

Birinci gelenek, François Quesnay ve Fizyokratlarla başlıyor ve David Ricardo ile sürüyor. İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana üniversitelerde ve IMF, Dünya Bankası ve benzeri uluslararası kurumlarda baskın olan neoklasik ekonomistlerin neredeyse hepsi bu gelenektenler. İkinci gelenek anti-Fizyokratlarla başlıyor ve içinde şu gibi adlar var: Adam Smith, Karl Marx, Vladimir Lenin, Rudolf Hilferding, Joseph Schumpeter, Thorstein Veblen, J. Maynard Keynes ve Hyman Minsky.

Bunu da yazıyoruz borç makalesinde. Neyse. Makale çıksın, zaten okuyacaksınız. Acelemiz yok.

Bu arada, farkındaysanız, Adam Smith bizim takımın elemanı. Karşı takımın değil. Millet Adam Smith'i okumadığından adamın hangi takımdan olduğunu bilmiyor ki. Bizim takımın oyuncusu o. Ayrıca, Musa, İsa ve Muhammed de bizim takımdan.

Sunday, October 13, 2019

İncil (Mathew 25: 14-30 Ayetleri) - Kuran (Tevbe: 34-35 Ayetleri)

Bu ayetleri bir karşılaştırın. Farklı dillerle aynı şeyi diyorlar. Altın biriktirmek yasak kardeşim. Harcayacaksın. Yatırım yapacaksın. İsa ve Muhammed'in yanında Keynes de kim oluyormuş? Bu büyük peygamberler ekonomiyi çözmüşler. Orası çok açık.

Bu da muhteşem bir makale - Bakara 280 Ayetinden söz ediyor.

https://www.researchgate.net/publication/256037574_The_5000-Year_Circle_of_Debt_Clemency_From_Sumer_and_Babylon_to_America_and_Europe

Adam dediklerimi diyor. Ben ne diyorum? Kuran'daki riba ayetleri (Bakara 275-280) sınırlı bir borç yapılandırma programından başka bir şey değildirler. Bu adam da onu diyor. Müslümanların çoğu bu işin tarihini bilmediklerinden bu ayetlerin gönüllülük esaslı sınırlı bir borç yapılandırma programı olduğunu fark edemiyorlar. Hep diyordum ya. Ben olsam Bakara 280 ayetinde işi gönüllülüğe bırakmaz borcun hepten iptalini emrederdim. İşi gönüllülüğe bırakınca insanlar borcu hepten iptal etmiyorlar. Gerçi her borcun da iptal edilmemesi gerekir. Güç durumda olanlarınkini iptal edeceksiniz.

Hamurrabi Yasası - Bana lazım

https://www.constitution.org/ime/hammurabi.pdf

Muhteşem bir yasa. Adam ne biçim borç siliyor. Ama herkesinkini değil.

Keynes'ten bir alıntı: Treatise of Money'den

"It might be supposed—and has frequently been supposed— that the amount of investment is necessarily equal to the amount of saving. But reflection will show that this is not the case, if we exclude from income and from saving—as we must for reasons already given—the windfall profits and losses of entrepreneurs."

Tasarruflar yatırımlara eşit değillerdir diyor. Normal. Çünkü tasarruflar dönem içerisindeki net servet artışının muhasebe kaydıdır. Eğer dönem içerisindeki net servet artışının tek nedeni yatırımlarsa tasarruflarla yatırımlar eşittir. Ama net servet artışının tek nedeni yatırımlar olmak zorunda değil. 

Aşağıdaki nedenle: 

Tasarruf(t) = Servet(t) -Servet(t-1)  

ve

Servet(t) = Yatırım(t) + Servet(t,t-1)

olduğundan

Tasarruf(t) = Yatırım(t) + Servet(t,t-1) - Servet(t-1,t-1)

ki burada u > v olmak kaydıyla Servet(u,v), v anındaki servette oluşan fiyat ve miktar değişiklikleri nedeniyle o servetin u anındaki parasal değeri ve Servet(u)=Servet(u,u). Bu durumda

Tasarruf(t) = Yatırım(t) 

yalnızca

Servet(t,t-1)-Servet(t-1,t-1) = 0

olursa doğru. Yine u > v olmak kaydıyla Fiyat(u,v), v anındaki birim servetin u anındaki fiyatı ve Miktar(u,v), v anındaki servetin u anındaki miktarı olsun. Bu durumda

Servet(t,t-1)-Servet(t-1,t-1) = Fiyat(t,t-1)*Miktar(t,t-1) - Fiyat(t-1,t-1)*Miktar(t-1,t-1) 

                                             =Fiyat(t,t-1)*[Miktar(t,t-1) - Miktar(t-1,t-1)]
                                             +Miktar(t-1,t-1)*[Fiyat(t,t-1) - Fiyat(t-1,t-1)]


Dolayısıyla, Servet(t,t-1)-Servet(t-1,t-1) = 0 durumu yalnızca bir dönem önceki servetin ne fiyatı ne de miktarı değişirse söz konusu olur. Bunlardan biri değiştiği durumda yatırımlar tasarruflara eşit değildir. Gerçi çok özel bir durum daha var ama o gerçekleşmesi olasılığı çok düşük bir şey. Şu:

Fiyat(t,t-1)*Miktar(t,t-1) = Fiyat(t-1,t-1)*Miktar(t-1,t-1) 

Burada hem fiyat hem de miktar öyle bir değişiyor ki yukarıdaki eşitlik gerçekleşiyor. Olasılığı çok düşük böyle bir şeyin.

Bu arada, fiyatların nasıl değiştiği sürekli yaşadığımız bir şey olduğundan malum da miktar nasıl değişebilir? Bir sürü yolu var. Mesela on evin vardı, biri yandı. Artık dokuz evin var.

Friday, October 11, 2019

Bana lazım - Credit Easing verisi

Richard Koo özel sektör borçlanmıyor diyor

Normal. Borç yükünden dolayı kaldıraç düşürüyor finansal olmayan özel sektör (hanehalkları ve reel şirketler). Hükümetler borçlanıp harcamak zorundalar.

https://www.cnbc.com/video/2019/05/30/private-sector-isnt-borrowing-money-economist-says.html

Richard Koo'nun şu kitabını da tavsiye ederim

Libgen'de bu da var. İndirdim okuyorum. Muhteşem. Çocuk öyle radikal, solcu filan değil ama çok akıllı ve bilgili. Kitabın bir yerinde benim yaptığımı yapıyor. Medyaya cahil diyor. Medyada o kadar çok konuyu bilmediği halde büyük laflar eden var ki insan bazen kızıyor tabii. Haklı çocuk. Ayrıca o da sorun özel borç, şapşal diyor.

https://www.amazon.com/Holy-Grail-Macroeconomics-Lessons-Recession/dp/0470824948

Mervyn King de özel borç demiş.

Bu Mervyn King de yani. Kardeşim, biz o senin dediğini yıllardır dediğimizden adımız deliye çıktı.

https://www.thisismoney.co.uk/money/markets/article-5364469/Ex-Bank-governor-warns-debt-trigger-financial-crash.html

Makale yazıyorum da bakın King de öyle dedi diyeceğim.

Hay Allah: Türkiye'ye yaptırımlar konuşuluyormuş

Bakalım. Göreceğiz. Bence ABD Türkiye'nin Suriye'ye girmesine karşı değildi. Bir şey yapacak olsaydı şimdiye yapardı. İnşallah yanılmıyorumdur.

https://www.investing.com/news/politics/newsbreak-lira-falls-as-us-threatens-sanctions-on-turkey-1995273

https://www.zerohedge.com/economics/treasury-puts-financial-institutions-notice-over-very-powerful-new-turkey-sanctions

Michael Kalecki çok güzel demiş (1936)

"İktisat stoklarla akışları karıştırma bilimidir."

Çok doğru. En çok yapılan hata budur. Stoğa akış derler, akışa stok. Bu yanlış yapıldığında modeller de yanlış oluyor tabii.

ABD faiz eğrisi dikleşmiş

Yani ters dönme bitmiş. Benim de bu konuda bir kaç teknik çalışmam olduğundan bu işi iyi biliyorum. ABD resesyonu ters dönme bitip dikleşme başladıktan sonra gelir. Bu resimden gözüküyor.



Bu da olasılıklar. Resesyonun gelmesi için olasılığın çok yüksek olması da gerekmez. Olasılık %30-40 filan olduğunda resesyon geliyor genellikle. Hatta resesyon gelmiş bile olabilir. NBER açıklasın, öğreneceğiz.

Bir deli ben değilim: başka deliler de bolca.

Hep diyordum ya. Sorun özel borçtur, özel borçların ödenemeyen durumda olanları silinmeli ve kalanları da azaltılmalıdır. Gerçi benimki tek yol değil ama bunların devlete ve vatandaşlara beş kuruşa mal olmadan nasıl yapılabileceğini de anlatıyordum. Bu yüzden deli diyorlardı.

Bakın, aşağıdaki kitaplar da aşağı yukarı aynı şeyleri diyorlar.

https://www.amazon.com/Shifts-Shocks-Learned-Learn-Financial/dp/0143127632

https://www.amazon.com/s?k=house+of+debt&i=stripbooks-intl-ship&crid=3TQMD3B550QB&sprefix=house%2Cstripbooks-intl-ship%2C558&ref=nb_sb_ss_i_1_5

https://www.amazon.com/s?k=the+end+of+alchemy&i=stripbooks-intl-ship&crid=2UCMQINZ0RSYC&sprefix=the+end+of+al%2Cstripbooks-intl-ship%2C553&ref=nb_sb_ss_i_3_13

https://www.amazon.com/s?k=between+debt+and+the+devil&i=stripbooks-intl-ship&crid=J7N2LKVI3L6S&sprefix=between+de%2Cstripbooks-intl-ship%2C610&ref=nb_sb_ss_i_1_10

https://www.amazon.com/s?k=can+we+avoid+another+financial+crisis&i=digital-text&crid=3JVW90UM9VJJB&sprefix=can+we+av%2Cstripbooks-intl-ship%2C288&ref=nb_sb_ss_fb_1_9

https://www.amazon.com/s?k=peoples+quantitative+easing&i=digital-text&crid=29X3YJJ24PXW9&sprefix=peoples+q%2Cdigital-text%2C264&ref=nb_sb_ss_fb_1_9

Daha da var da bu kadar yeter. Çok deli var.

ABD Repo Piyasası yazım

Repo piyasasını iyi bilmeyenler için bu yazı yararlı olabilir.

https://w4.stern.nyu.edu/blogs/regulatingwallstreet/2010/07/the-doddfrank-wall-street-refo.html

Bu piyasada yeniden likidite sorunları çıktı. Fed bu piyasanın önemini çok iyi biliyor. Bu yüzden yeniden bilanço büyütmeye başladı.

Thursday, October 10, 2019

Yedek Akçe ve Cem Demiroğlu

Bugün bir yerlerden bu TCMB yedek akçesinin Hazine'ye transferi işinin arkasındaki beyinin Cem Demiroğlu olduğu gibi bir iddia duydum. Ben de mecburen memleket finans camiasının içerisindeyim. Böyle şeyler kulağıma geliyor.

Cem Demiroğlu şu arkadaş:

https://case.ku.edu.tr/akademik-idari-kadro/akademik-kadro/show/cdemiroglu/

Hep diyordum ya o takımda bu işleri iyi anlamış birisi var ve o kişiyi tebrik ediyorum. Gerçi bu işi düşünen Cem Demiroğlu mudur bilmiyorum ama öyle denildi. O kişi Cem Demiroğlu ise ona bravo. Bu işi düşünse düşünse onun gibi birisi düşünebilir. Zaten fikrin ona ait olup olmadığını o biliyor. Benimki yalnızca bir duyum. Ona bir sorun fikir senin miydi diye? Onunduysa inkar edeceğini sanmıyorum.

Onunduysa halk içinde onu tebrik ediyorum. 

Bu ABD-Çin Ticaret savaşının zıvanası çıktı

Bir gün işler düzeliyor, ertesi gün işler bozuluyor. Dolayısıyla bu bu düzelmeleri, bozulmaları ciddiye almamak gerek. Aşıkların aşkı iki günde bir nefrete dönüşüyor ve ertesi gün yine aşk oluyorsa, ortada aşk yoktur. Ya da o olana aşk denmez. Başka bir şey demek gerekir. ABD-Çin hegemonya savaşında onlar aynı taraftalar. Karşı tarafla birlikte savaşacaklar ama sonunda biri diğerini yenecek. Ama bir savaş çıkarsa ABD ve Çin orduları aynı tarafta olacaklar. Bana öyle geliyor. Bir önceki savaşta iki büyük rakip ABD ve İngiltere'ye öyle oldu diye değil. Özellikle Çin'den gelen sinyallerden dolayı. 

Bu dar boğazdan QElerle çıkılamazsa nasıl çıkılır?

Politik olarak mümkün değil ama Fed’in QElere başlamadan önce yaptığı CE yapılabilir ama sade CE değil PCE.

QE = Quantitative Easing
CE = Credit Easing
PQE = People’s Quantitative Easing
PCE = People’s Credit Easing

Yukarıdakinin ilk üçü bilinen terimler de sonuncusu bana ait. Teklifimi yazayım, burada paylaşacağım. Başladım da henüz bitmedi. Dediğim yapılsa dünya toz pembe olmayacak ama biraz soluklanmak mümkün olur. Böylelikle diğer sorunlarla uğraşmaya zaman kalır. 

Wednesday, October 09, 2019

Cüneyt Cebenoyan

Rahmetli Cüneyt ile yaşlandıkça benzediğimiz herkesin malumu. Cenazesinde ben ağlarken çok baş sağlığı dileyen oldu. Kardeşiyim sandıklarından. Ama gençken de benziyormuşuz. İkimizi de iyi tanımayan bu resimdekinin o mu ben mi olduğunu söyleyemez. Bu resim benim kitap kutularından çıktı.

Tuesday, October 08, 2019

Fed/Powell: Fed'in devlet tahvili alma planı parasal gevşeme değil

https://www.bloomberght.com/fedpowell-fed-in-devlet-tahvili-alma-plani-parasal-gevseme-degil-2234830

Bu da çok ilginç. Ben eşeğe eşek değil dersem eşek at mı oluyor?

Artık ne yapacaklarını şaşırdılar.

Kerim Rota: 8 Ekim Opsiyonlarının Esrarı

https://www.paraanaliz.com/2019/ekonomi/kerim-rota-yazdi-opsiyonda-deltanin-∆-dayanilmaz-esnekligi-39235/

Kerim Rota muhteşem yazmış. Bir iki şey de ben ekliyeyim.

1) Onun sözünü ettiği delta da sorunlu. O delta Black-Scholes modeli denilen bir modelden hesaplanır ve o modelin yanlış (daha doğrusu gözlenenlerle uyumsuz) olduğu biliniyor. Dolayısıyla o modelden hesaplanan deltalar son gün hariç rastgele rakamlar.

2) Model anlamlı bile olsa o deltalar her gün değişir. Dolayısıyla, bu hedging (pozisyon kapatma) işinin dinamik olarak yapılması gerekir. Her gün pozisyon değiştirmek pahalı olur ama en azından haftada bir pozisyon değişecek. Öyle birgün pozisyon açıp sonra pozisyonun üzerinde 3-4 ay oturmakla olmaz bu işler. Öyle hedging yapıyorum diyenler benim türev dersimden kalırlar.