Sunday, January 21, 2007

Gunder'in anısına eski bir yazı

Andre Gunder Frank’ in Anısına

"23 Nisan 2005, Cumartesi

Gunder’ in sevgili dost ve meslektaşları,

Size Gunder’ in bu sabah erken saatlerde olduğunu bildirmek için yazıyoruz. Gunder kanserle büyük bir cesaretle savaştı ve son haftalarda ağrı ve bitkinlikten çalışma saatleri giderek kısalsa da, iki hafta öncesine dek hala çalışıyordu. Bulabildiğimiz kelimelerin tarif edebileceğinden çok daha büyük bir güç ve adanmışlıkla çalıştı Gunder, vücudu duruncaya dek. Son iki gündür tüm yapabildiği ellerimizi tutmaktı.

Son üç günde dünyanın her yerinden dost ve meslektaşlarından binden fazla başsağlığı, anma ve dostluk mesajı aldık. Paul bu mesajların hepsini yanıtlamaya çalıştı. Eğer okuduğunuz bu mesaj sonrasında gönderilecek mesajların hepsini yanıtlayamazsak lütfen bizi affedin.

Bizler, Gunder’ in ailesi, Gunder’in 26 Nisan’ da yakımından önce Lüksemburg yakımevinde ona sevgimizi dile getirmek için küçük bir toplantı yapacağız. Katılmak isteyen ya da katılabilecek dost ve meslektaşları toplantımıza davetlidirler. Aldığımız yüzlerce mesajdan, bir çok dostun bu kadar kısa sürede toplantımıza gelemeyeceklerini biliyoruz.

Paul ve Miguel Frank"


Andre Gunder Frank, ya da asıl adıyla Andreas Frank, 24 Şubat 1929’ da Berlin’de doğdu. İktisatçı, antropolog, sosyolog, tarihçi, kısacası sosyal bilimci ve bindokuzyüzaltmışlarda geliştirilen Bağımlılık Kuramının kurucularındandır. “Kişisel Politiktir” başlıklı özgeçmişinde şöyle diyor Gunder(1): “Özgeçmişimi buraya dek okumuş olanlarda asıl olarak akademik ve daha da kötüsü entellektüel bir kariyer peşinde koşmuş olduğum yanlış izlenimini uyandırmak istemem. Çünkü yaptığım tek kariyer, bir kariyere sahip olmamaktı.” Gerçekten de Günder’ i birçok akademisyen ve entellektüelden ayıran en önemli yan, ürettiği onlarca kitap ve binlerce makale değil, tüm yaşamı boyunca haksızlığa karşı ezilen ve sömürülenler yanında yılmadan savaşmış bir eylemci olmasıdır. Kendisi gibi eylemci bir akademisyen olan öğrencisi Jeffrey Sommers’ın ZNET’de Günder anısına yazdığı yazıda da belirttiği gibi, yaşamıyla dünyanın her yerinden bir sürü öğrencisine ilham kaynağı olmuş ve binlerce eylemci akademisyen yetiştirmiştir. (2)

Yakın dostu ve Gunder’le birlikte Bağımlılık Kuramının önemli isimlerinden Samir Amin, Gunder’ in ölümünden birkaç gün sonra Monthly Review’ da yayınlanan ani yazısını şöyle bitiriyor(3):

"Frank’in hepsinin ötesinde en sevdiğim yani sınırsız samimiyeti ve adanmışlığıydı. Frank yalnızca tek arzuyla hareket etti: çalışan sınıflar ve bağımlı halkların, sömürülen ve ezilenlerin hizmetinde olma arzusu. Kendiliğinden, koşulsuz, hep onların yanındaydı. Bu nitelik en iyi entellektüeller arasında bile her zaman bulunması gerekli olmayan bir niteliktir. "

Dört yaşına dek Berlin’de yaşayan Gunder, 1933’ de Hitler başa gelince İsviçre’ye kaçan ailesiyle sekiz yıl İsviçre’de yaşadı. Ana dili Almanca’nın yanısıra, kendi deyimiyle “en fazlasından kötü konuştuğu” yedi dilin diğer ikisini, İtalyanca ve Fransızca’yı, yine kendi deyimiyle “orada yaşayabilmek için başka çaresi olmadığından,” İsviçre’de öğrendi. 1941’de, oniki yaşındayken, annesiyle birlikte ABD’ye birkaç yıl önce göç etmiş olan babasınına katılmak üzere ABD’ye gitti ve 31 yasına dek ABD’ de yaşadı.

ABD’ den geçerken arada bir lise, bir üniversite, bir yüksek lisans diplomasi ve 1957’ de Chicago Üniversitesi’nden bir de iktisat doktorası aldı. Gunder yukarıda adı geçen özgeçmişinde ABD’de aldığı öğrenimi şöyle değerlendiriyor: “Çok Amerikan öğrenimi aldımsa da, eğer hiç değildiyse, aldığım eğitim çok küçüktü ve orada burada gittiğim okulların çoğundan ise yarayacak hemen hiçbir şey öğrenmedim. Gerçek (dünya) eğitimim, tabii varsa, önlü ve yirmili yaşlarımda Birleşik Devletler’de otostopla yaptığım toplam uzunluğu ekvator üzerinde dünyayı iki kez dönmeye denk yolculuklardan ve otuzumdan sonra bir gezgin ortaçağ bilginiçesine Amerikalar’da bir aşağı bir yukarı ve Avrupa’da bir sağa bir sola gezilerim ve tüm dünya çevresinde neredeyse sayılamayacak çoklukta ülkede aktif sosyal ve politik yaşamımdan gelir.”

Bir yazışmamızda Gunder’ e sormuştum: “Nasıl oldu bütün bunlar, Chicago’ da, üstüne üstlük bir de Milton Friedman’ dan, öğrendiklerinden sonra?” Yanıtı şöyle olmuştu: “Kolay olmadı tabii. Orada öğrendiğim herşeyi unutmak için sonradan çok uğraşmam gerekti.”

Gunder ABD’ de gittiği okullardan ise yarar bir eğitim almamış olabilir. Ama hiç olmazsa onbeş yaşındayken Gunder takma adını bu okullardan birinden, Ann Arbor Michigan’da gittiği liseden almış. Gunder takma adı o yıllarda içinde uzun mesafe de olmak üzere beş dalda dünya rekorunu elinde tutan İsveçli bir atletin adından geliyor. Lise atletizm takımındaki arkadaşları Andreas’ a takma adını, dünya rekortmeni Gunder gibi onun da pistteki herkesten yarım pist kopabilme yeteneği yüzünden vermişler. Ama bir farkla: dünya rekortmeni Gunder herkesin yarım pist önüne çıkarken, sonradan sosyal bilimci Gunder, sosyal bilimlerdeki öndeliğinin tersine, herkesin yarım pist ardına düşermiş. İlk adı Almanca’da Andreas, İngilizce’de Andrew ve İspanyolca’da Andres olan Gunder, bu dillerde yazdığı bir sürü makaleyi bilen Andreas adlı bir Alman kütüphanecinin kendisine bu makaleleri yazan üç Frank’ in aynı kişi ölüp olmadığını sormasıyla, İngilizce ve İspanyolca adlarından son, Almanca adından da son iki harfi atarak Andre Gunder Frank olmuş(4).

Gunder’ in ölünceye dek sürmüş gezgin ortaçağ bilginliği 1961’ de yardımcı doçent olarak çalıştığı Michigan State Üniversitesi İktisat Bölümünden istifasıyla başlar. İstifa mektubunda verdiği gerekçe, o ya da Birleşik Devletler’de herhangi başka bir bölümde rahat vicdanla “gelişme” üzerine çalışmasının söz konusu olmadığı, çünkü bu çalışmaların çözümle hiçbir ilgisi olmayıp, sorunun parçası olduğudur. “Soğuk Savaş ve Ben” başlıklı denemesinde Gunder şöyle devam ediyor(5): “Belki de nedenleri, onları anlayabildiğimden daha iyi dile getirmiştim. Denir ki, ‘doğru soruyu sormak, doğru yanıtı bulmanın yarısıdır.’ Böyle olunca hissettiğim, soğuk savaş politik ikliminin bizi yanlış soruları sormaya koşullandırdığı ve böylelikle gerçek gelişme sorununa yanlış yanıtlar bulmamızı garantilediğiydi.(6) ‘Gelişme çalışmalarının’ tümünün ve sosyal ‘bilimimizin’ yaptığının bu olduğunu düşünüyordum. Ki bu durum onları çözümün değil, sorunun parçası yapıyordu.”

Gunder’ in dopdolu yaşamını ve yalnızca sayılması bile sayfalar alacak çalışmalarını böylesi kısa bir anma yazısında özetlemek söz konusu değil. Bu yüzden Günder’in anısına yazılan bu yazı yukarıda sözü edilen “Soğuk Savaş ve Ben” başlıklı denemesinden bir alıntıyla bitiyor. Dileyen Gunder’in yaşamı ve çalışmaları üzerine sözünü edemediklerimi verdiğim kaynaklarda bulabilir, hem de Gunder’ in ağzından.

"Uzundur söyle düşünüyordum: kişinin politikasını sosyal biliminden ayırmaya çalışan liberal positivist amentu ya da ideolojiye, yansızlığa izin vermekten uzaklığı bir yana, bu sözde politik ve ahlaki tutkusuzluk sosyal bilimi bilimsel başarısızlığa da mahkum ettiğinden, yalnızca politik ve ahlaki olarak değil aynı zamanda bilimsel olarak da karşı çıkılmalıdır. "

Güle güle Gunder. Yolun açık olsun. Seni unutmayacağız.


Sabri Öncü, 20 Mayıs 2005
Berkeley, California

(1) http://www.rrojasdatabank.org/agfrank/personal.html#political
(2) http://www.zmag.org/content/showarticle.cfm?SectionID=41&ItemID=7729
(3) http://www.monthlyreview.org/0405amin.htm
(4) http://www.rrojasdatabank.org/agfrank/personal.html#political
(5) http://www.rrojasdatabank.org/agfrank/syfrank.htm
(6) Darısı bugünlerin iklimini yaşayan sosyal “bilimcilerimizin” başına.