Bunu 25 Kasım 2017'de yazmışım. Bu hafta dünya karışırsa, Türkiye de fena karışır.
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Kırılgan Beşli Liginin Değişmez
Takımı Türkiye
Uzay Yolu diye bir televizyon dizisi vardı ben
çocukken. Sonra o bitti, yerine Uzay
Yolu − İkinci Nesil diye bir dizi başladı. Sonra o da bitti ve yerine yeni Uzay Yolu dizileri geldi.
Uzundur
izlemediğimden hala bir Uzay Yolu dizisi var mı ve varsa
kaçıncı nesil bilmiyorum ama Kırılgan Beşli de benzer bir dizi. Daha
doğrusu bir lig.
Kırılgan Beşli − İlk Nesil
Kırılgan Beşli Ligi bir Morgan Stanley finansal
analistinin 2013 Ağustos'unda icat ettiği bir yükselen piyasa ülkeleri ligi
olup, çeşitli milli ve fakat futbol değil sermaye akışı maçlarıyla
seyircilerine 2014 yılı sonlarına dek hizmet vermiş bir ligdi.
İlk kurulduğunda lige alınma şerefine
nail olan ülkeler Brezilya, Hindistan, Güney Afrika, Endonezya ve tabii Türkiye
idiler. Bu ülkeler, ekonomik büyümelerini sürdürmeleri ne idüğü belirsiz (bugün
var, yarın yok) yabancı yatırımlara bağımlı olduğundan bu şerefe nail oldulardı.
2015 yılı başından
itibaren bu ülkelere olan sermaye akışları toparlanır gibi olunca Kırılgan
Beşli Ligi unutuldu ve yerine Sıkıntılı Onlu Ligi gibi şimdi hangi "önemli"
kurumun, hangi analistinin, hangi ülkeleri dahil ederek kurduğunu hatırlayamadığım
daha heyecanlı ligler kurularak başka sermaye akışı maçlarıyla seyircilerin
hizmetine sunuldular.
Sonra o ligler de
unutuldular.
Kırılgan Beşli − İkinci Nesil
Ve fakat son günlerde Kırılgan
Beşli Ligi yeniden peydah oldu.
Kimin yeniden peydah ettiği malumum değil −anladığım kadarıyla S&P
adlı o "önemli" kurumdan birisiymiş − ama bir de ne göreyim?
Brezilya, Hindistan,
Güney Afrika ve Endonezya küme atladıkları halde Türkiye yine o ligde.
Lige yeni gelen
ülkeler de Arjantin, Mısır, Katar ve Pakistan. Ve maalesef bunların hiçbiri pek de yükselen
piyasa ülkeleri gibi görülmüyorlar bugünlerde. Batan piyasa ülkeleri
gibi görülüyorlar.
Diğer bir deyişle,
Türkiye ligde kalan tek ülke olarak aslında küme düşmüş.
Kırılganlık Ne Demektir ve Nasıl
Ölçülür?
Kırılganlık bir sürü
şekilde ölçülebilir. Mesela cama bir çekiçle biraz kuvvetlice vurursanız cam
kırılır ve parçaları ortalığa dağılır. Demek ki cam kırılgandır. Ama her cam
aynı kırılganlıkta değildir.
Mesela küçük bir
çekiçle kırılabilen camlar olduğu gibi, kırılması balyoz gerektiren camlar da
olabilir. Diğer bir deyişle, hangi camın
daha kırılgan olduğunun ölçüsü, o camı kırabilmek için uygulanması gereken
kuvvetin küçüklüğüdür. Yani ne kadar köfte, o kadar ekmek ya da ne kadar küçük,
o kadar kırılgan.
Özetle, bir camı
kırmak için uygulanması gereken kuvvet ne kadar küçükse, o cam o kadar kırılgandır.
Türkiye Niye Kırılgan?
Yukarıda anlattığım
cam kırılganlığı nedenlerine çok benzer nedenlerden.
Ama burada bakılması
gereken uygulanması gereken kuvvetin küçüklüğü değil, merkez bankası yabancı
para rezervlerinin −buna R diyelim− toplam kısa dönemli dış borçlara −buna da KDDB diyelim− oranıdır. Gerçi tek bakılması gereken bu oran
değildir ama Uluslararası Para Fonu'nun (IMF'nin) burada anlattığı gibi bu oran bakılması
gereken en önemli orandır.
Özetlersek,
bakacağımız kırılganlığın ölçüsü R'nin
KDDB'ye oranı, yani R/KDDB.
Bizim R
Önemli bir finans
haberi kaynağımız Bloomberght sitesinin 23 Kasım 2017 tarihinde burada yazdığı üzere 17 Kasım 2017
haftasında merkez bankamız TCMB'nin net uluslararası (çoğunluğu ABD doları
yabancı para) rezervleri 34,5 milyar dolarmış.
Yani son haftada Türkiye'de R =
34,5 milyar dolar.
Geçerken hatırlatayım: TCMB net rezervlerini halka pek
açıklamadığından halk net rezervlerini pek öğrenemez ama nasılsa bu kez
Bloomberght öğrenebilmiş ve bildirmiş. TCMB hemen her zaman brüt rezervlerini
açıklar ama brüt rezervler değil, net rezervlerdir TCMB'nin dilediğince
harcayabileceği rezervler. Geriye kalan rezervler bankalara aittir ve TCMB
onları piyasaya müdahale etmek için dilediğince harcayamaz.
Bizim KDDB
Burası biraz muallak
ama TCMB'nin burada dediği üzere Eylül 2017 itibarıyla
kalan vade (1 yıl ve daha az) göz önünde bulundurulduğunda memleketin toplam
(kamu + özel) kısa dönemli dış borcu 170,1 milyar dolar. Bunun yalnızca 21,9
milyar doları bankaların, geri kalanı hükümet dahil bankalar-dışı sektörlerin.
Finans diliyle konuşursam, bankaların "yabancı para pozisyonları"
kapatılmış olabilir −ki bu ne demektir, o da muallak− ama geri kalan
"yabancı para pozisyonlarının" çoğu açık.
Neye açık?
Kurdaki oynamalara
açık.
TCMB'nin yukarıda
verdiğim linki şunu söylüyor Eylül 2017 itibarıyla:
Bu 170,1 milyar dolar
kısa dönem dış borcun %14,6'sı kamu
sektörüne, %0,4'ü TCMB'ye, %12,9'u bankalara, geri kalanı da banka olmayan özel
kurumlara ait. Yani banka olmayan özel kurumların (içlerinde küçük de olsa banka
olmayan finansal kurumlar da var) toplam dış borcu yaklaşık 122,6 milyar
dolar. Ve bu 122,6 milyar dolar
pozisyonun hepsi olmasa da (ihracatçı şirketlerin gelirleri de yabancı para
cinsinden olduğundan onların pozisyonu açık değildir safsatası dolanıyor
ortalıkta ama ayrıntıya girmeyeyim işi karıştırmamak için) çoğu yukarıda
anlattığım anlamda açık pozisyon.
Bir de, IMF'in
yukarıda linkini verdiğim belgesinde ileri sürdüğü gibi yabancı para cinsinden
olmadıkları halde yabancı kısa dönemli dış borç sayılması gereken yurtdışı yerleşiklerin
tuttuğu Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS'ler) var. Bugünlerde yurtdışı
yerleşiklerin tuttuğu DİBS miktarı da 30 milyar dolar civarında. Yabancı
sahipliğinde olan DİBS'lerin kısa dönemli borç sayılması nedeni de vadelerinden
bağımsız DİBS'lerin her an satılıp dolara çevrilebilecek olmaları. Fazladan
bizim hisse senetlerinde olan yabancı para da var ama o kalsın işi daha da
karıştırmamak için. Yabancılar onları da
her an satıp çıkabilirler ama neyse.
Bu durumda DİBSler
katılmadığında bizim KDDB = 170.1
milyar dolar, katıldığındaysa 200 milyar
doları (hisse senetleri de katıldığında çok daha iyice ) aşıyor.
Kibarlık olsun diye
şöyle diyeyim.
Eylül sonu itibarıyla
Türkiye'de KDDB = 170,1 milyar
dolar.
Bizim R/KDDB
Yukarıda verdiğim R ve
KDDB bilgilerini kullanalım şimdi:
Bizim R/KDDB = 0,2 = %20.
Camın kırılganlığı
konusunda ne demiştim?
Camı kırmak için
uygulanması yeterli kuvvet ne kadar küçükse, cam o kadar kırılgandır demiştim.
Peki bu yukarıdaki
R/KDDB oranı küçük mü ve küçükse neye göre küçük?
Tarihe göre küçük. Hem
de çok küçük.
R/KDDB oranı bu
küçüklüğe düşen ülkeler bir süre sonra kısa dönemli dış borçlarını çeviremez
hale geldikleriden batıyorlar genellikle. İnanmayan, yukarıda linkini verdiğim
IMF makalesine ve sayamayacağım çoklukta bir sürü başka makale ve kitaba baş
vurabilir.
BİTİRİRKEN
Cemil Ertem 23 Kasım
2017' de şöyle demiş diye özetliyor Bloomberght:
"Merkez'in uygun
bulduğu takdirde herhangi bir harekete geçmekte özgür olduğunu dile getiren
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, TCMB'nin araç bağımsızlığı olduğunun altını çizdi
ve spekülatörlerin elini kırabileceğini belirtti."
Cemil Ertem'e şu
soruları soruyorum:
1) R/KDDB %20 iken
TCMB spekülatörlerin elini nasıl kıracak?
2) DİBS'leri
katmadığımızda 170.1 milyar dolar (kattığımızda yaklaşık 200 milyar) olan KDDB,
TCMB'deki net rezervlerin beş katı (kattığımızda yaklaşık altı katı) değil mi?
3) Memlekete bir
hücum olursa kaç gün dayanır o net rezervler, üç gün mü, beş gün mü?
4) Bırak uzak
geçmişi, son 60-70 yıllık tarih bile son günlerde Venezuela'da da gözlediğimiz
türden hücumlarla dolu değil mi?
Allah, Halim'dir, Alim'dir.
O her şeyi işitir, görür, bilir. O,
Rahman'dır, Rahim'dir. O hiç kimseyi Cemil Ertem'i düşürdüğü kadar düşürmez
aslında ama Cemil Ertem'i böyle düşürmüş nedense.