Friday, December 30, 2011

Dolar Üzerine II: Peter Schiff ve Bill Gross'a karşı


Bir önceki yazımda neden ABD Hazine bonolarının daha uzun bir süre değer kaybetmeyeceğini ve neden daha bir süre doların değerlenmeyi sürdüreceğini düşündüğümün nedenlerini anlatma sözü vermiştim.
Bu yazımda verdiğim sözü tutuyorum.                
Aslında nedenim şu kadar basit: 2007’den bu yana – 1929’da başlayıp 1944’e kadar süren – bir önceki büyük bunalımdan daha büyük bir bunalım yaşıyoruz da ondan daha uzun bir süre ABD Hazine bonolarının değer kaybetmeyeceğini ve doların değerlenmeyi sürdürecegini düşünüyorum.
“Bu yaşanılan bunalımdır” daha birkaç yıl öncesinde deli sıfatını yemeden kolay kolay söylenebilecek bir şey değildi ama artık söylenmesi çok kolaylaştı: Paul Krugman[1], Joseph Stiglitz[2] gibi Nobel ödüllü – Nobel’in vesayetinde iktisatçılar olmadığından iktisatçılara Nobel ödülü yok aslında, Nobel anısına İsveç Merkez Bankasının 1968’de icad ettiği ve ilk kez 1969’da verdiği kandırmaca bir ödül var – iktisatçılar bile bu yaşanılan bunalımdır diyorlar.
Ve her geçen gün bizim koroya yenileri katılıyor.
Mesela daha bugün – yani 16 Aralık’ta – sayın IMF Başkanı ve eski Fransa Maliye Bakanı Lagarde da bizim koroya katıldı yerel ve yabancı medyadan izlediğimiz kadarıyla.
Aşağıdaki grafik Mayıs 1979’dan bu yana 10 yıllık ABD Hazine faizine olanı gösteriyor.

Grafiğin kaynağı ABD Merkez Bankası Fed’in St. Louis Şubesi. Grafikteki yatay çizgi yüzde iki sınırı. 10 yıllık ABD Hazine faizi bu sınıra ilk kez 2008 sonunda yaklaştığı halde geçemeden geri dönmüştü. Faiz yüzde iki sınırını tüm tarihinde ilk kez bu yılın Eylül ayında geçti ve 22 Eylül’de tarihinin en düşük düzeyi olan %1,68’ye kadar indi. Bu satırları yazdığım 16 Aralık’ta ise %1,85 düzeylerindeydi.
Kalabalık etmesin diye 30 yıllık ABD Hazine faizi grafiğini ayrıca çizmiyorum. 30 yıllık ABD Hazine faizinin durumu daha da dramatik. Şurada bir grafiği var, dileyenler bakabilir:
Özetlenirse, 1981’den bu yana uzun dönemli ABD Hazine faizleri sürekli düşme eğiliminde ve bu eğilimin değişeceğine dair henüz görünürde bir belirti yok.
Uzun dönemli ABD Hazine bonolarının hali 30 yıldır çok iyi diğer bir deyişle.
Bu işin teknik yani ve teorik yanına geçmeden, bir de doların grafiğine bakalım.

Bu endeksin kaynağı da yine Fed’in St. Louis Şubesi. Endeksin ne şekilde tanımlandığı üzerine şurada ayrıntılı bilgi oldugundan ayrıntılara girmiyorum:
Şu kadarını söyleyeyim ki endeksi oluşturan 26 ülke arasında endeksin oluşturulduğu 1998 yılında ABD dış ticaretinde önemli bir yeri olmadığından Türkiye yok.
Endeks artıkça dolar yükseliyor, azaldıkça düşüyor kabul edelim kabaca: çünkü endeksin yükselmesi doların her ülkenin parası karşısında yükseldiği anlamına gelmez. Söz gelimi, endeksi oluşturan 26 ülkenin paraları karşısında dolar değer kaybederken bizim liraya karşı değer kazanıyor olabilir.
Şimdi de fazladan – Brezilya Maliye Bakanı Guido Mantega’nın 2010 sonbaharında iddiası sonrasında çok moda olduğu üzere –  “kur savaşı” diye bir şey olduğunu kabul edelim, yani ABD’nin doların değerini düşürmek üzere diğer ülke paralarıyla savaştığını.
Bu iki kabulle grafiğe baktığımızda ABD’nin “kur savaşını” 2010 yılı sonbaharında değil aslında 2001 yılı sonbaharında başlatmış olduğunu görüyoruz. ABD’de 2008-2009 ve 2010-2011 yıllarında gerçekleştirilen ve adına Nicel Kolaylaştırma-I (NK-I) ve Nicel Kolaylaştırma-II (NK-II) denilen parasal genişlemeler de doların değerini bir süreliğine düşürmüş ama asıl düşüş 2001-2008 arasında olmuş.
Zaten Brezilya Maliye Bakanı Guido Mantega’yı ve onun “kur savaşı” iddiasını ciddiye alamamamın nedeni de bu.
ABD ekonomisi kaptanlarının krizin o ayağında harcamaları teşvik etmekten başka çareleri olmadığından o tarihte bir kur savaşını başlatmaları delilikten başka birşey  olamazdı.  2001 sonundan 2008 sonuna dek dolar düştü ama o aralıkta ABD ekonomisi kaptanları ihracatı artırıp ithalatı azaltmak üzere doları ucuzlatmaya çalışmıyorlardı. Tam tersine, o tarihlerde ABD ekonomisi kaptanları  krediyi genişleterek tüketimi körüklemeye çalışıyorlardı bilindiği üzere.
Bunun birinci yan etkisi emlak piyasası köpüğü, ikinci yan etkisi de doların ucuzlaması oldu ama ABD emlak piyasasındaki enflasyona rağmen çoğu ithal edilen tüketim mallarında 2001-2008 arası ciddi bir enflasyon yaşanmadı ABD’de.
Hala da yaşanmıyor.
Dahası hem emlak, hem de tüketim malları piyasalarındaki bazı kenar ve köşeler dışında ABD’de yaşanılan deflasyon, yani fiyatlarin düşmesi.
Özetlersem, daha uzun bir süre ABD Hazine bonolarının değer kaybetmeyeceğini ve doların değerlenmeyi sürdüreceğini düşünüyorum çünkü dünya daha öncekinden daha büyük bir bunalım yaşıyor. Hem tüketim hem de üretim düştüğünden gidecek bir yer bulamayan atıl para da güvenli bir liman arıyor. Gidebileceği güvenli limanların başında ise uzun dönemli ABD Hazine bonoları ve dolayısıyla ABD doları var. Başka bazı yerler de var ama uzun dönemli ABD Hazine bonoları ve ABD doları en güvenli limanların başında geliyorlar.
Bir sonraki yazımda neden ABD Hazine bonoları ve ABD dolarının en güvenli limanların başında geldiğini tartışacağım.

[1] http://www.nytimes.com/2011/12/12/opinion/krugman-depression-and-democracy.html
[2] http://www.vanityfair.com/politics/2012/01/stiglitz-depression-201201